Powered By Blogger

27 Kasım 2014 Perşembe

Ne olduğunu ben de bilmiyorum. Çözemedim. Nasıl bir duyguya sahip? Bir insan ancak bu kadar duygusuz olabilir. Amacı ne? Beni yerle bir etmek mi? Beni hiç mi düşünmüyor?  Biliyorum beni sevmiyor, anlıyorum. O zaman bana neden böyle içten davranıyor? Neden benim içimi eritiyor? Okullar bitince bu ilişki de bitecek. Kazıyıp atıcam onu hayatımdan. Silicem! Kararlıyım ya bu sefer. Hem göz görmeyince gönül de katlanır. Yeni bir dünya kurarım kendime, kim bilir belki başka şehirlerde. Bu şehirin her caddesi, her sokağı, her köşesi o kokuyor. Anılarımız kokuyor buram buram. Rüzgar esiyor o kokuyor. Rüzgar onu vuruyor yüzüme! Acı veriyor be bu şehir bana! Nasılsa onsuz da yaşanır. Yaşanır ya elbet. Yaşanmasa da kısmet.
Öldü sayarım ben de özlersem eğer. Bir mezar bulurum gider ağlarım başında, kouşurum saatlerce. Bana çektirdiği acıları anlatırım.
Başka heyecanlar bulurum ben de kendime, başka uğraşlar... Unuturum be elbet. Ekmeğim, suyum değil ya bu benim.
Bir bakıyorum dilime bir kaşık bal sürmüş, bir bakıyorum basmış acı biberi. Şimdi o bu günlerin tadını çıkartsın son 6 ay kaldı. İyi oynasın kuklasıyla, ipler ellerinden alınınca büyük bir boşluğa düşecek ne de olsa.
İçim gidiyor ben gidemiyorum.
Neyse.
Bu şehirden gitme  dileğiyle, mutlu kalın.
https://www.youtube.com/watch?v=mxohhIg5CvE (TEK KİŞİLİK AŞK...)

26 Kasım 2014 Çarşamba

Bu gün ilk defa telefonumu kurcaladı. Düşünebiliyor musunuz? Beni merak etti! Mesajları okurken biraz sinirlendi. Acaba kıskandı mı beni? Neden kurcaladı telefonumu? Hiç böyle şeyler yapmazdı alışkın değilim. Sürekli aşık olmadığını söylüyor, sürekli bir şey hissedemediğini söylüyor. Be adam suss! Biliyorum zaten. Neymiş efendim ilerde evlenirse seviştikten sonra uyurmuş direkt. Sikmişim senin evliliğini. Senin dünyan benim oğlum! Evlilik diyor!!! Senin arkadaşın, sırdaşın, sevdiğin, sevmediğin, evin, yuvan, okulun, kitabın... benim ulan! Ben senin her şeyinim. Bensiz kurduğun bir hayal olamaz. O hayali sana yedirtirim. Hoşuna mı gidiyor beni sinir etmek? Her buluşmamızda yol gidiyoruz sanki ilerliyoruz gibi. Çok yokuşlu, dik bir yol.
Paylaşamıyorum ben onu. Annesini çok seviyor onu bile kıskanıyorum. İstiyorum ki; benden başka kimsesi olmasın, hayatında ki tek kadın ben, tek dalı ben olayım, sığınacağı tek liman ben, çalacağı ilk kapı ben... Ben çok mu bencilim? Bu bencillik değil, aşk paylaşılmaz! Paylaşamıyorum. Biri ona yakışıklı diyince boğasım geliyor kız ya da erkek fark etmiyor. Benden başkası onu beğenmesin kimse bakmasın. Elimden gelse kapatırım eve çıkartmam dışarı.
Bu gün seviştikten sonra uzandı yanıma kalmadı, önceden hep kalkardı. Bu da bir gelişme sonuçta. Ne salağım çocuk sürekli kimseye aşık olamıyorum diyor ben hala ottan boktan kendime pay çıkartıyorum. Ne aptalım! Büyü mü yaptılar bana? Kimin ahını aldım? Eski sevgililerimden biri yapmıştır kesin!!!
Çıkarken ona yıl sonunda bir sürprizim oldğunu söyledim. Telefonumda blogger uygulamasını gösterdim çok merak etti. Tam kapıyı açarken kapattı kitledi aldı telefonu eline bakmaya çalıştı zorla aldım elinden, az kalsın görüyordu bütün sürpriz bozulacaktı. Acaba görünce ne tepki verecek? Neyse giderken ben öpüştük. Çıktım kapı kapandı. Onu hissetmek istedim dudaklarımı yaladım.
"Dudaklarımda bal yok oysa tek dilekti mutluluk!"

25 Kasım 2014 Salı

Aramızda geçen soğuk olayları bir tarafa koyup tekrar buluşmaya karar verdik. Bu sefer kapıyı vurup çıkmadım. Annesi ve babası ayrı olduğundan ve annesi genelde şehir dışında çalıştığından sürekli yalnızdı evde. Bu yüzden çok rahat oluyoruz. Evi ben gelmeden hazırlamış odasının perdeleri siyah hepsini çekmiş gece gibi olmuştu odası. Neyse gittim eve önce biraz oturduk falan elimden tuttu ayağı kaldırdı beni ellerini göğsümün üzerinde gezdirdi. Odasına geçtik "seni çok özledim" dedi. Yalan söylediğini düşündüm o an.Tenimin kokusunu özlediğini söyledi. Bu sefer boynumu öyle güzel öpüyordu ki çok farklıydı. Benim onu öpüşüm gibiydi bu öpüş.Gömleğimin düğmelerini açmaya başladı yavaş yavaş. Açarken düğmeleri göğsümden öpmeye başladı, gömleği çıkardı ve aşağı doğru tek tek öptü. Göğsümden, Göbeğimden. öperek inerken aşağı pantolonumun düğmelerini açtı ve yavaşça çıkarttı. Hızlıca onun üzerini çıkartmaya başladım. Sonra  tamamen soyunduk. Aylar sonra ona yeniden dokunmak paha biçilemezdi. Nefes alamıyordum heyecandan. O gün bizim bildiğimiz öküz gitmiş yerine bambaşka bir aam gelmişti. O kadar kibardı ki inanamıyorduum onun o olduğuna. Tabi aradan üç-dört ay geçmiş ters bir şey söylese yine kapıyı vurup gidicem sürekli alttan alıyor bu yüzden. Üzerime çıktı göz gözeydik bir elimle sırtını okşuyordum, diğer elimle yüzüne dokunuyordum. Gözlerimin içine bakarken onu içimde hissettim acı veriyordu fakat mutluydum. Belki de onun bana çektirdiği acılar bana zevk veriyordu. Nefesini tenimde hissetmeyi özlemişim. Bazen benim için beyaz atlı prens olup, bazende kanlı bıçaklı katil olmayı nasıl beceriyor anlam veremiyorum. Daha derinde daha çok  içimde hissetmek istiyorum onu. Seviştikten sonra kalkarken alnımdan öptü duş almaya gittik. oturup konuştuk daha sonra kardeşinin gelmesine yarım saat kalmıştı o kadar uzun sevişmişiz ki saatler geçmiş. O an onu tekrardan istediğimi fark ettim dizine uzanmıştım öpmeye başladım acele davranıordum kimse kucakladı beni tekrar yatağına gittik bu sefer canım daha çok yanıyor daha fazla zevk alıyordum teni tenimden ayrılsın istemiyordum. 15 dakika içerisinde toparlandık. Bakalım hikayemiz diğer buluşmamızda nasıl devam edecek?

24 Kasım 2014 Pazartesi

Dayanamadım yine aradım. Sesi çok kötü geliyordu, hastaymış. Hemen kalkıp gittim. Ateşler içinde yanıyordu; üzerini çıkarttım, soğan kaynattım, alnına ve vücuduna bezi ıslatıp koydum. Yine kimsesi yoktu yanında ben vardım. Ne annesi, ne babası, ne arkadaşları... Sadece ben. Hala nasıl değerimi anlayamıyor, anlayamıyorum. Benim ondan beklentilerim öküzün konuşması gibi. Bir öküz ne kadar insana ait duygular hissedebilir ki? Çok incitiyor beni. Bizimki papatya ile öküzün aşkı tam olarak. Başka bir tarifi yok bunun varsa söyleyin. Ona karşı beslediğim duygular o kadar içten ki ben bile bu kadar derin olduğumu bilmiyorum. Bitsin diyorum bazen, siktirsin piç yürüsün gitsin diyorum. Ama sadece bunları kendime söyleyebiliyorum sonra kendime bir tokat atıyorum nereye gitsin lan giderse ben darma duman olurum diyorum. Üç aylık ayrılığımızda bile ne hala geldim! Siktiğimin hayatı beni dönüp dolaştırım yine ona muhtaç ediyor! Öyle bir dokunuşu var ki insanın baştan çıkmaması mümkün değil. Öyle bir ses tonu var ki, öyle bir kokusu... Beni benden alıyor. Sevişmenin günah olmadığı bir dünya istiyorum. Ona karşı koymak imkansız. Sevişmek ne güzel şey Tanrı'm. Onunla aynı kazanda yanmak istiyorum cehennemde. Müslüm bir şarkısında " başka yer başka zaman sensiz ömrüm olsun" diyor ya ondan istiyorum yoksa kaldıramıyorum bu yükü artık. Ateşliyken vücuduna su koyma bahanesiyle ona dokunmak... Ahhh ona dokunmak. Dokunmak ne güzel şey. Ona dokunmak.  Hissetmek, en derinde! Onunla her seferinde son defaymış gibi sevişmek, kendimi kaybetmek istiyorum. Ahh o tarifsiz mükemmel vücudu...
Peki ya benim vücudum? Onu baştan çıkaran ne acaba bende? Sarışınlığım mı, sıkı vücudum ya da kahkahalarım...? Yoksa uzun ve ince parmaklarım, küçük ayaklarım mı? Beni çeken ne ona? Belimin inceliği, hafif balık etli oluşum mu? Ne?!!

22 Kasım 2014 Cumartesi

Konuşa konuşa buluşmaya karar verdik. Sesini bile özlemiştim. Bir insanın sesi ne kadar özlenilebilir ki? Gün geldi çattı. Yerimde duramıyorum. Heyecandan kalbimin atışı dışarıdan duyuluyor. Onun dersi benden geç bittiği için anahtarı bana verdi eve gittim ondan önce odasına girdim, eşyalarına dokundum, yatağına uzandım, yastığını kokladım... 
O geldi. Yemek hazırladım falan film izlemeye başladık. Ben başka koltuğa geçtim o başka koltuğa. Film bitince konuşmaya başladık Sertap Erener'in aşk şarkısını açtı ve bana yaklaştı kendimi tutamamaktan korktum. Vurdum kapıyı çıktım. Bana aşık olmadığını biliyorum bu şarkıyı açması çok anlamsızdı ona dayanamayacağımı bildiği için açtı. Ben de karşı koyamayacağımı bildiğim için vurdum kapıyı. Önemsemeyeceğini düşündüm nasılsa bana aşık değil. Otobüse bindim ağlıyarak, sonra aradı beni niye böyle bir şey yaptığımı sordu konuşmak istemediğimi söyledim ve kapattım. Günüm berbat geçti. Bir insan beni bin yerimden bıçaklamış ve ben kanıyorum. Yine ona kanıyorum!!! Ne aptalım Tanrı'm ! İğreniyorum kendimden. Ne kadar Utanç verici bir şey bu. Ne kadar basitim ona karşı, ne kadar zayıf... Bir sigara yaktım sanki bulutlu bir gök ciğerlerime doluştu. Aramızda ne kadar uçurumlar var bir zamanlar teni tenimden ayrılmayanla... Saçlarıma dokunuşu öldürüyor beni. Dokunma be adam benim kırılmış saçlarıma! 
O kadar mesafe vardı ki artık aramızda, saçlarıma dokunduğu için ertesi gün hemen gidip küt kestirdim uzaması için çaba harcadığım saçlarımı. 
Anladım ki canım kırılan saçlarıma dokunduğu için acımamış. Canım kırılan kalbime dokunduğu için acımış. Ne çok acımış... 

21 Kasım 2014 Cuma

4 ay önceydi. Baya büyük kavga ettik her yerden engelledim. Hiçbir şekilde konuşmadık haber almadım. Bıraktım, saldım iyice herkes kendi yoluna dedik. Ailesiyle ilgili büyük sorunları vardı annesinin  başı beladaydı. Tam üç ay sonra rüyamda gördüm ağlıyor benden yardım istiyordu. Katilim benden yardım istiyordu düşünebiliyor musunuz??? Neyse dayanamadım mesaj attım kaldırdım engeli falan "nasılsın" dedim, kötü olduğunu bile bile ondan duymak istedim. Konuşmaya devam ettik. Gayet havadan sudan Konuşurken "özledim" yazdım. O da özlemiş her halinden belliydi. 3 ay boyunca onun kokusunu unutmak için başka kokulara sarıldım, başka tenler ısıtır sandım beni ama temmuzda buz tuttuğumu hissettim ben. Bir insanın yeni bu kadar mükemmel olamaz olmamalı Tanrı'm bana bunu yapmamalısın! Boynundan omuzlarına doğru inen benleri. Esmer ve tuzlu teni... Daha fazla tarif edemiyorum Tanrı'm! Ben bu işkenceyi çekecek ne yaptım? Bu kadar karşı koyulmaz bir vücudu neden benim karşıma çıkardın? Ahh benim kimselere anlatamadığım kanlı hikayemin prensi seni ve tenini çok özledim!