Powered By Blogger

30 Aralık 2014 Salı

Buluşmadan önce kararlaştırdık daha ileriye gidecektik, daha çok şey yaşayacaktık ne bilim duş falan alacaktık işte birlikte. Olmadı. Nasıl sinir oldum. Yorgunsan buluşmicaz ya da sevişmicez arkadaşım. Beş dakikada bitti, böyle heyecan mı olur?!! Bambaşka olsun diğerlerinden farklı olsun istedikçe basitleşiyor, o basitleştiriyor. Neymiş yorgunmuş, geçen gece çok içmiş, futbol oynamış, her tarafı ağrıyormuş... Birlikte evden çıkarken yine iç içe girdik kavga ettik. Olaysız günümüz geçse dişimi kıracam zaten. 
Bugün okuldan çıkışta Leyzan'ın abisi ameliyat olmuştu hastaneye gittik. Allahım hastaneye bir girdim karşıdan biri bize doğru yürüyor. O nasıl bir yürüyüşşşşşşş!!????? Siyah ceket, boynunda mavi bir fular, siyah botlar, boy pos desen 187 falan. O an oraya niye geldiğimizi şaşırdım. Leyzan'ın kuzeniymiş "ben arabayı getiriyorum iniyorlar" dedi. Demekki bizim gittiğimiz hastanede ameliyat edememişler başka hastaneye sevk ediyorlarmış. Arabasını getirdi neyse biz de bindik durağa götürecekti bizi de. Yolda gelene kadar çocuğu izledim, ceketiyle fularını arkaya uzattı, güneş gözlüklerini taktı.. Heyyytt dedim çok sexii :DD::d:d Eridim ya çok karizmatikti. O an anladım ki başkaları için heyecanlanıyorsam bizim hikaye bitmiş demektir. Benim için bitmiş de haberim yokmuş.  Ve canım yanmıyor, belki de alıştı bünyem acıya. Demek ki zamanla soğuyormuş insan. Kim senin gibi olur bilemem, hakkını yemek istmem. Belki dokunduğum kimse senin gibi olmayacak ama artık soğudum prensim.

28 Aralık 2014 Pazar

Teninin sıcaklığını özledim prensim.. Bir aydır sevişmiyoruz. Farklı şeyler istiyorum artık, daha heyecanlı şeyler, unutamayacağımız anlar, iz bırakacak şeyler yaşayalım istiyorum. Yetmiyor bunlar, zaten hep ben senden çok daha fazlasını istiyorum ama cesaret edemiyorum. Resmen delilik bu yaptığımız ama zaten aşkı aklı başında olan insanlar yaşamaz. Artık sana dur demicem, kendimi sana bırakıyorum. Tadını çıkaralım artık, zamanımız az. Bu yıldan sonra belki de bir daha karşılaşmayacağız bile.Vay bee böyle bitecekmiş demek.
Bugün doğum günün, söyleyecek bir şey bulamıyorum ki. Seni anlatacak bir söz bulamıyorum. Hayatıma girmenin mutluluğunu anlatacak, sana olan sevgimi, var oluşunu, gülüşünü, bakışını... Seni anlatacak ne bir söz, ne de bir kelime var artık. Ne desem az kalıyor yanında. Artık bitmesini tüm kalbimle istiyorum. Tükendim artık. Ne bir söz kaldı, ne de ben.
Seni saklarım, saklayabildiğim kadar. İki yıldır içimde büyütüyorum bunları, kimseye de anlatamıyorum. Gelip sana da dökemem ya içimi. Bu sır beni boğuyor artık. Seni de sıkmıyor mu? Ben senden önce hiç bu kadar canımın acıdığını hatırlamıyorum. Acıtır mı bilemem başkası, senden sonra. Belki dalga geçersin bunu okurken "salağa bak ne yazmış be", "alt tarafı sevişiyorduk ne abartmış amk." falan ne bilim biri bana böyle bir şey yazsa belki bende dalgaya vururdum.
Belki seninde karşına birgün bir durakta, kütüphanede, markette belki de bir caddede yüreğini ağzına getiren biri çıkar. İşte ozaman onun peşinden git. Pişman olma hiçbir şeyden ne düşünüyorsan yap saçma olur falan diye geçiştirme hayat böyle güzel. Umarım birgün benim ne hissettiğimi anlarsın, yıllar sonra olsa bile. Yürüdüğümüz yollardan geçerken beni hatırla, başını yastığına koyduğun da ben geleyim aklına bir kerede yıllar sonra olsa bile. Güzel hatırla beni.
Çok teşekkür ederim. Bana sayılı olan günlerde sonsuz mutluluğu verdin.

26 Aralık 2014 Cuma

İki gün sonra doğum günün prensim. İyi ki doğdun da keşke karşılaşmasaydık ya da karşılaşsak bile böyle olmasaydı keşke. O değilde iyi ki tanıdım seni, hayatın ne olduğunu öğrendim, büyüdüm belki de. Beni büyüttün. İyi ki tanıştık da ben şu küçük kız triplerinden çıktım, lan iyi ki girdin hayatıma valla bak ne kadar üzsen de, siklemesen de iyi ki tanıştık. Neyse çok şımarma alt tarafı doğum günün iyi ki doğdun işte.
O instagramdaki kız kim lan beni katil mi edecen sen beni. Oruspu çocukluğu yapma! (annene lafım yok. Zaten oruspu çocukluğu ruhtadır. ruhun oruspu çocuğu yani ailenle ilgisi yok! Beni okulda arkaya çekiyon cilveleşiyoz oynaşıyoz sonra gidiyon başka kızlarla fotoğraf atıyon. Oğlum bak delik deşik ederim beni kıskançlık krizlerine sokma! Deli oldum bak. Neyse amk niye kıskanıyorum banane, bitecek zaten. Sıkıntıya gerek yok. Ama bir daha görmeyim bak sikerim belanı.
Bıraktım ya artık, saldım seni, valla siklemiyecem seni oğlum, götünü çok kaldırdım ben senin. Senin götün yer çekimine karşı koyamıyor artık. Tuhaf oldun, kodun bozuldu be. Azıcık vaktimiz kalmış şurda zaten sınav zıkkımı yüzünden çok görüşemiyoruz, bir de piçlik yapma!
Pazatesiyi büyük bir heyecanla bekliyorum, aslında çekiniyorum biraz ama olsun artık ya salıcam kendimi. Sana ait olmak istiyorum artık tamamiyle. Sanki bana ilk defa dokunacakmışsın gibi heyecanlıyım. Sadece biraz daha derinlere ineceğiz ama ne bilim heyecanlanıyourm. Bir iz kalsın istiyorum, büyük bir iz, belki de bir leke. Ne olursa olsun senden olsun. Seninle bağları kopardığımız dönemde Fındık Burunlu'yla çıkmıştım ya işte o hayatımın en büyük hatasıydı. Senden sonra beni öpen tek kişi o ne bilim kendimden iğreniyorum. Keşke zamanı geriye alabilsem.

24 Aralık 2014 Çarşamba

Çok özür dilerim. Binlerce kez özür dilerim ama buna mecburdum. Başımı başkasının omzuna koymaya mecburdum. Soğumalıyım artık senden. Sadece başımı omzuna koydum ama ne bileyim sanki kirlendim. Kendimden iğrendim bir an. Bu çocuktan yara bandı diye söz edim. Belki benim derin yaralarımı sarar. Çok iyi bir insan, ne bileyim tuhaf biraz. Sana çok benziyor, belki de beni çeken bu. Rüyamda bile seni aldattığımı görüyorum. Uyanınca kendimden utandım ya. Bu kadar bilinç altıma işlememeli bu durum. Numaramı vermedim o çocuğa, hiçbir sosyal hesaptan eklemedim. Saçlarıma dokundu bugün o. Geri çektim kendimi. Kendimi iğrenç hissediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sen beni arafta bırakıyorsun. Arafta kalmak ne demek sen bilir misin? Çaresiz kalmak? Ne yapacağını bilememek? Kasıklarıma bıçaklar saplanıyor sanki o kadar acı çekiyorum. Bu yazıları okuyan biri geçen gün yazdı bana "Derde kalacaksın, kuruyup gideceksinbu çocuk yüzünden." dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Haklıydı belki de, belki de bu yüzden sustum. Gün geçtikçe zamanımız azalıyor ve ben deliriyorum. Senin aklına gelmiyor mu biteceği? Kal diyemiyorum. Gururumu siktirip attım, daha fazla küçülemem gözünde biliyorum ama kal da diyemiyorum artık.
On beş yıl sonrasını hayal et şimdi. Güzel bir işin var hayal ettiğin gibi avukat olmuşsun. Her zamanki gibi çok şıksın jilet gibi takım elbise. Hatta açık mavi gömlek giymişsin, lacivert tonları pantolon, kahverengi kemer ve ayakkabı, şık bir de saat. (Sana mavi çok yakışıyor.)  Ben de avukat olmuşum ikimizde bayağı kariyer sahibiyiz bende siyah kalem eteğimi giymişim üzerine bordo gömlek, altına da stiletto ayakkabı saçlarımı aşağıdam dağınık topuz yapmışım falan... İkimiz bir iş yemeğinde karşılaşıyoruz ne yapardın? Yıllar sonra ikimiz de hayatımıza güzel yönler vermişken, yıllarca hiç görüşmemişken aniden çıksam karşına ne yaparsın? Bende her şey başa döner. Hele de bir elini cebine koyup yürüsen biterim ben. Beni ikinci kez öldürürsün. Yine belli etmem dimdik dururum karşında. Ama bil ki bu karşılaşma benim hayatta en çok korktuğum şeylerden biri.
Lütfen yıllar sonra bir yerde karşılaşmayalım.

23 Aralık 2014 Salı

Bambaşka bir insan oldum. Ne bilim uzaklaştım herkesten. Senden bile. Babamla bile bir aydır konuşmuyorum. Mesela sigaraya başladım. Ne beni umursuyor birileri ne de ben birilerini. Hissetmiyorum galiba artık. Ne seni ne de bir başkasını, sorun burada aşık olamamam değil artık hissetmemem. Ne bir vicdan, ne bir üzüntü, sevinç, özlem... Hiçbir şey hissedemiyorum. Korkuyorum bazen bu halimden. Düşünsene nötr bir insan oldum artık. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Hevesimi aldım belki de her şeyden. Bunlar hep içime atmaktan belki de. Bilemiyorum bunların hepsini okur musun, okursan ne hissedersin? Artık benim içimden hiçbir şey gelmiyor. Adın hangi konuda geçerse geçsin gözlerim doluyor hemen. Aklıma yaşadıklarımız geliyor, aramızda soğukluk yok şu aralar ama ne bilim tuhaf bir haldeyim. Bugün dershaneden bir çocukla bir bankta oturduk akşam. Sürekli çikolata falan alıyor bana ne bilim iyi vakit geçiriyoruz, bankta otururken başını omzuma koydu bir an sen geldin aklıma kalktım hemen toparlandım. Sen benim hiçbir şeyimsin. Sevgili desen değil, arkadaş hiç değil. Ama ne bileyim başkası dokununca bana kendimi iyi hissetmiyorum. Başkasının eli tenime değince bıçakla kesiyorlar hissine kapılıyorum. Sen de dokununca heyecanlanmıyorum eskisi kadar tuhaf işte ne bileyim.
Umutla beklediğim yarınlarım yok artık, ailemin bile arkamda durduğundan şüpheliyim artık, şimdi sen de gidiyorsun tamamen tek kalıcam. Gerçi ne zaman geldin ki? Hiç olmadın ki gidesin. Herkesten uzaklaştım. İyi mi yapıyorum? Ben bile bilmiyorum ne yaptığımı. Belki de delilik bu. Sen olmicaksın artık bu kesin bunları okuduktan sonra ama yerine kimi koyarım, kim senin gibi olabilir onu da bilemem. Kiminle bir daha o anları yaşayabilirim ki? Kime dokunabilirim sana dokunduğum gibi? Beni senden fazla seven çıkar elbet ama bil ki annenden başka seni benim gibi karşılıksız seven çıkmaz. Öyle gelişi güzel bitiyoruz ki biz. Ne bilim bu benim küçük ve aptalca olan dünyamda romantik komedi filmi gibi. Bu da bizim filmimiz prensim.
Günlerce yataktan çıkasım gelmiyor, yemeklerin tadı hep aynı geliyor sanki. Güneş bile gri sanki. Hep gitmek istiyorum ama olmuyor. Bu yazıları sana vermeyi ilk düşündüğümde kitap haline getirdikten sonra en arka sayfasına boş sayfalar bırakıp "hikayemizin sonunu sen tamamla prensim" yazmayı düşünüyordum fark ettim ki zaten bu bir son. Senden bana tamamlamamış biçimde vermeni hayal ettim "bitmesin" demeni istedim hep. Ama bu çok bencilce olur, bitmeli. Artık senin hayatından da çıkmalıyım. Ayak bağı olmamalıyım mesela artık sana. Artık hayatlarımızın şekilleneceği bir döneme giriyoruz. Biliyorum senin ileride bensiz bir hayat istediğini. Bazen ben bile katlanamıyorum bana. Haklısın. O yüzden böyle olmalı.
En çok boynunu özlicem. Keşke bana boynunu sonsuza dek ödünç verebilsen. Sonra ellerin, ne bilim ellerin çok şefkatli mesela. Sonra yumuk gözlerin var mesela. Peki ya omuzların tarif bile edemiyorum başımı yasladığımda ki o eşsiz huzuru. Sabaha kadar sayabilirim ama sen sıkılırsın.
Ama senin özleyeceğin onda bile şüpheliyim 250 gram şeyden başka bir şey değil.

21 Aralık 2014 Pazar


Deliriyorum galiba. Ayrılık düşüncesi beni bitiriyor. Sayılı aylarımız kaldı şunun şurasında. Kimseyi yerine koyamam ki ben. Hani hep bitsin istiyorum ya, yalan ha o. Peşine dolanıp o nereye gitse oraya mı gitsem? Yoksa kader beni nereye sürüklerse oraya mı? Hiçbir şekilde tat alamıyorum hayattan. Bir insan yanındayken bile özleniyorsa, aramıza kilometreler girerse ne yaparım  ben?
İyi ki yaşadım seni. Hiçbir şeyden pişman değilim. Sana dokunmak, seninle konuşmak, seninle kavga etmek ne bilim her şey güzeldi işte. Gidemiyorum be adam senden. Sağım solumu tutmuyor, bitiremiyorum seni.  Kendimi kaybettim belkide?
Şimdi bir bankta oturuyorum, rüzgar vuruyor yüzüme, hava da soğuk. Seni hissediyorum sanki. Soğuk bıçak etkisi yaratıyor tenimde, tıpkı senin sevgin gibi. Keşke beni biraz anlasaydın. Bu yazdıklarımı okurken ne düşüneceksin bilmiyorum ama sakın nefret etme benden. Yüzüne söyleyemediğim her şey burada gizli. Ama bil ki ilk günkü gibi heyecanlanmıyorum, soğudum belki de. Sadece üzülüyorum. Kendime üzülüyorum, bir erkeğin yerle bir etmesine üzülüyorum.
Sana yanımda kal, beni bırakma diyemem. Bu bencillik olur, sen de çok zor günler geçirdin senin de bensiz de olsa mutlu bir hayat yaşamanı isterim.
Sen benim ilerde tebessümle hatırlayacağım en güzel anımsın. Sen benim 17 yaşımsın. Tek isteğim bu anımıza çamur bulaşmaması, benden nefret etmemen, beni de kendinden nefret ettirmemen. Ne de olsa anılar kalır, insanlar değil.

11 Aralık 2014 Perşembe

Geçen gün fındık burunluyla buluştuk. Öptü beni kavga ederken o an esmerime, katilime, prensime ihanet ettiğimi düşündüm ama sonuçta sevgili değiliz. Ne bileyim ondan başkasının bana dokunması ağır geldi, afalladım bir an. Onuda sevgilisi var zaten o da ne yaptığını bilemedi herhalde bir an. Eve geldim dudaklarımı yıkadım tükürdüm. Bir daha böyle bir şey olmayacak diye söz verdim kendime. Fındık burunluyla da konuştuk artık o yoluna ben yoluma.
Ağlamaktan şişmiş gözlerimle kalkıp okula gittim ertesi gün okulda bir çocuk var benden hoşlandığıı söyledi tam karşımızda da esmerim bakıyor uzaktan. Çocuğa hiçbir şey demeden kalktım yanından arkamdan seslendi bakmadım. Esmerime gidip seni çok özledim dedim. Ondan başkasıyla olmaz çünkü. Kafamı kesmek istiyorum yemin ederim.
Ne biçim bir yangın bu? Yeter artık eridim bittim hala canım yanıyor. Resmen küllerim acıyor. Ne yapim? İçim acıyor. Ne yaptığımı ben de bilmiyorum artık.

8 Aralık 2014 Pazartesi

Eskisi gibi hissedemiyorum onu. Kendime sığınacak başka limanlar arıyorum belkide ondandır. Ama eski tadını vermiyor artık bana. Dün eski sevgilimden ayrıldığıma o kadar çok pişman oldum ki. Beni seven, bana değer veren birini bıraktım. Hemde beni siklemeyen biri için. Artık giderse durdurmam onu. Siktirsin gitsin, gidene yol yakışır. Çabalamicam artık yoruldum benimde. Belki de sevmiyorum artık ne bileyim soğudum ondan. Karşılıksız olduğu için belkide, sürekli yol gitmeye çalıştığımdan fakat bir santim bile gidememekten yoruldum belkide. O yazmayana kadar yazmicam mesela artık ona, ne bilim bugün ilk defa gözlerinin içine bakmadım konuşurken.
Hep mutsuzum bu aralar. En sevdiğim iki arkadaşımla aram bozuk. Kimse siklemiyor lan beni. 3 gündür serumla besleniyorum okula gidiyorum kimse takmıyor beni. Söyleyin ben hak ediyor muyum bunları. Herkes ayrı bir kafada amk sikerim böyle hayatı. Komaya girene kadar içmek istiyorum. Aslında ne kadar bıksam da şimdi kalk gel dese uçarak giderim. Arasa saatlerce konuşurum. Ama yoruldum bende. Gücüm yok artık eskisi gibi, kimse kusura bakmasın. Fındık burunluya geri mi dönsem diyorum bazen. Vazçebilsem bir ahh bırakıp gidecem ama ahh bir bırakıp gidebilsem. Sanki ayaklarımı bağlamışlar, yanındayken dilim tutuluyor düşündüklerimi söyleyemiyorum. Kendimi yeni uçmayı öğrenen kuşlar gibi hissediyorum tam uçucam patt yere yapışıyorum. Ama olacak deneye deneye. Mecburum daha yuvada kalmaya ama az kaldı ben de uçup giderim elbet birgün. Gidersem eğer dönmek istemem artık. Ahh bir çözse şu ayaklarımdaki zinciri hayat siktir olup gideceğim bende.
Üzülür mü dersiniz? Bence umursamaz. Umursamaz çünkü,  insan sevmediği birini neden umursasın ki? Zaten sevmesin beni bundan sonra. Her şeyden bıkmışken sevmesin beni. Kimseye anlatamıyorum onu, paylaşamıyorum yaşadıklarımızı. Kime gidip anlatayım?
Dün gibi aklımda bana ilk gülümsemesi. Ne kadar kaybolmuşum ben onda. O beni boğacak kadar derin bir denizmiş anlayamadım, ölene kadar tabi.
Ben her gün birgün bu şehirden gitme umuduyla uyanıyorum. Bir tek ondan değil, herkesten gitmek istiyorum. Belkide kaçmak bu. Ailemden, arkadaşlarımdan. senden, kendimden. Evet belkide kendimden kaçıyorum aslında ben. Zaten insan en çokta kendinden kaçarmış. Yaptığım hatalardan, yaşadığım bu hayattan kaçıyorum.
En kısa zamanda yeni bir hayat kurma dileğiyle...

7 Aralık 2014 Pazar

Gitmemişşşşş! Yaşasınnn, gitmemiş. Düşünün gitmemiş o kızın doğum gününe. Acaba ben tirip attığım için mi gitmedi? Yok be kesin başka işi vardı ondan gitmemiştir. Sonuç olarak gitmemiş. Ya nasıl mutlu oldum anlatamam. O ecem falliğine kraliçem demişti vay dümbük ne kadar üzdü beni. Beter olsun Allah'ım sürünsün! Nasıl ağlattı o piç beni! Antalya'yı araştırıyorum şu an. Seneye inşallah Antalya da yaşıyor olacağım. İnşallahhh! Haziran ayında yapılacaklar listesi:
1. Mezuniyete bomba gibi gitmek.
2. Mezuniyette hayatımı mahfeden kişiyle öpüşmek.
3. Hazırlayacağım bu kitabı vermek.
4. Kitapla birlikte ona yol vermek.
5. Yavaştan eşyalarımı toplamak.
6. Biten sınavların ardından büyük bir depresyona girmek.
7. Bir süre telefondan uzak durup, aranmak.
8. Antalya için alışveriş.
9. Günlerce ağlamak.
10. Tatil sonu bu şehirden siktir olup gitmek.
11. Yeni hayat.
Bundan sonra herkes kendi yoluna bakar. Belki bu evreyi atlatmak zor olmayacak ama başaracağım.
Kimse vazgeçilmez değildir. Kendini hint kumaşı falan sanmasın çünkü, ipeğin bile çakması var artık. Sen benim için Chanel ruj kadar değerli değilsin.
Yeni baştan doğma zamanı geldi. Beni öldürüyorsun. Dediğim gibi şimdi yeniden doğma zamanı.
Kim kimi kullanıyor görelim bakalım.
Hayallerim var artık, sensiz.

5 Aralık 2014 Cuma

Olur mu dersiniz? O ve ben? Olmaz ya. Ruhsuzun teki. İlk gördüğümde benim olacak demiştim. Şu an bedenen ona sahibim. Peki ya ruhu? İsterdim ki diğer erkekler gibi peşimde dolansın, bıktırsın. Nasıl bir taktik lan bu? Harbi iyi ama. Geçen sene okuldan bir sürtüğün doğum günü vardı bana gitmeyeceğini söyledi, neyse bu siktir olup gitti o doğum gününe orada falliğin biriyle tanışmışlar sevgili falan olmuşlar çok ağlamıştım falan. Yine okuldan aynı falliğin doğum günü bizimkini yine çağırdılar bu sefer giderse susup oturmicam sikecem belasını piçin. Bu ne lan beyfendi gitsin canı isteyince gelir. Sikerim böyle işi. Gözüm kara artık yakarım bütün köprüleri, acımam kendime artık! Bu sefer başka artık. İki oruspu yüzünden hayatım sikiliyor resmen. Bende onların hayatını siker alt üst ederim. Blogu yayınlarım okulda bütün ortalık karışır. İsterse bizim deli kız bu kara çocuktan hamile diye dedikodu çıkartsınlar umrum duymaz. Ben onu elde etmeye çalıştıkça kaçıyor benden. Daha ne yapim lan? En iyisi siktir etmek. Yürüsün gitsin en iyisi böyle ikimiz içinde. Yorulan, üzülen, seven hep ben. Hep ben düzene sokuyorum bizi o raydan çıkartıyor. Nekadar kızıp sinirlensemde olmaz ki onsuz. Kaybeden ben oluyorum çünkü o beni hiç umursamıyor. Ağlayan, günlerce yemek yemeyen ya da ölümüne yemek yiyen, dip boyam gelip kuaföre gitmeye üşenen, ojelerimi yenilemeye halim kalmayan, evde haftalarca çıkmayan, okulda devamsızlığı tavan yapan, notmalrı düşen, ağlamaktan gözleri şişen, geceleri uyuyamayan ya da günlerce uyuyan... Hep ben. Onun sikinde değil çünkü bunlar. Üzülen bir kere de sen ol be adam! Benim bu inadımmm! Ya olmuyor işte vazgeç diyorum kendime keçi inadı işte olacak diyor. Nah olacak. 
Onun başkasıyla olma düşüncesi bile beni çıldırtıyor. Kafamda saniyede milyon tane işkence kuruyorum. Mutluluğumu çaldı o benim. 17 yaşımı çaldı benden. En güzel günlerimi çaldı. Ne getirir ki o günleri geri. Ne dua etmek, ne de ağlamak! Kabullenemiyorum bu yenilgiyi! Benim olmuyor diyemiyorum kendime. Artık hayal kuramıyorum onunla. Belki de artık pes ediyorum.

3 Aralık 2014 Çarşamba

Peki ya ben? Her gün eriyen, biten, ölen ben!
Belki bilse bunları beni anlar.
Ya gel birlikte bir hayat kuralım, ya da siktir git. Bence gelmelisin. Senin ve benim hayatım. Düşünebiliyor musun? Bizim hayatımız... Hayat kısa, çok kısa. Yarın ne olacağımız belli değilken neden bu işkence? Korkuyorum, erken bitecek hikayemiz diye.
Bazen dur aptal diyorum kendime, yazma onu bu kadar. Bir bakıyorum dönüp arkama, benim hayatım o. Her anım o benim. Ondan ne kadar nefret etsem de kin tutamıyorum. Belki her gün göz yaşlarımla içimi yıkadığım içindir.
Ben... Ellerim. Benim bu buz kesmiş ellerim ısıtmanı istiyor. Sen benim ellerimi tutarsan benim ruhum ısınır. Maksat burada ellerimi ısıtman değil, bana dokunman. Dokun bana. Aslında karar veremedim şu an beni yakıyor mu, donduruyor mu yoksa? Tek bildiğim bana şuurumu kaybettiriyor.
Zaman çözer mi peki bunu prensim? Hayır, katilim demeliydim!
İyi olmam için ölmem gerek. Zaman çözmüyor! Hem ne demiş şair "Zaman ilaç mıdır, yoksa kalbini yavaşça yaran yoran bir bıçak mıdır?" Sizce zaman nedir?
Zaman geçmek bilmeyen bir lanet!
Kim derdi ki benim bu hallere düşeceğimi? Kimse inanmaz anlatsam bunları benim hissettiğime. Belki uzaktan gayet mutlu, hissiz biri görünüyorum. İçim gidiyor benim. Sesini duyunca, yüzünü, ellerini görünce... Ben geçiyorum kendimden. Bana dokunduğu an evet şu an ölebilirim diyorum. Kollarında son nefesimi verebilirim! Ben aşık mıyım yoksa bağımlı mı? Uyuşturucu gibi buluyorum onu. Bana zarar verdiği halde bırakamıyorum.
Neyse, ellerimi tut prensim.
Göğe bakalım!
https://www.youtube.com/watch?v=bRrsXXPwFFc

1 Aralık 2014 Pazartesi

Ona her gün görmek. Bakmak değil, görmek. Ben onu görüyorum. Bakmakla görmek aynı şey değil kesinlikle. Ben onun içindeki saf, mutsuz, duygusal çocuğu görüyorum. Nasıl tarif edebilirim ki onu? Yardım et sen bana Allah'ım!
Biraz ellerinden söz etmek istiyorum. Benim ellerimi içine alınca, benim ellerim kayboluyor. Uzun parmakları var. O kadar yorgun ki ruhu gibi. O elleri nasıl güzel dokunuyor, o parmakları...
Peki ya gülüşü? Yanaklarının etrafında çıkan o çizgilere kurban olurum. Çapkın gülüşü galiba onunki, gülmekle ciddi gülmemek iç içe. Zaten pek gülmez. O gülünce dünyam durur ama benim. Gülüşlerine kandım zaten ben. Tebessümü... Onu anlatabilirim saatlerce. Geniş omuzlarını, uzun boynunu, ayaklarını, benlerini, saçlarını tarayışlarını, kokusunu... Onun her santimini saatlerce anlatabilirim. Delirdim belkide.
Sesi... Beni benden alan o sesi. Ahh o sesii!
Şiir gibi. Allah'ın benim için yazmış olduğu bir şiir sanki. O kadar imge ve söz sanatlarıyla dolu ki, çok ağır anlayamıyorum. Zor, çok zor!
Nasıl vazgeçebilirim? Vazgeçilebilir mi? Böylesine çekici bir vücuda karşı koyabilir miyim?
Bir insan, bir insanın her şeyi olabilir mi? Katilim, prensim, şiirim... Bazen abim, bazen sırdaşım, bazen sevgilim, bazen düşmanım... Her şeyim!
Bunu okurken ne hissedecek acaba? Belki kızacaksın bana, belki beni dövmek için kapıma dayanacaksın, belki de çok küçük bir ihtimal güzel şeyler hissedersin. Hani sen ruhsuzsun ya, hani hep öyle diyorsun ya sen. Güzel şeyler hissetmelisin be adam. Bütün bunlar senin için yazıldı, bütün bu çaba sana. Bu sana hayatın boyunca verilebilen en anlamlı hediye olsun istiyorum. Hediyeleri seversin sen. Keşke beni de bir hediye olarak görseydin, beni de çok sevseydin mesela.
Mesela en büyük hobin saçlarımla oynamak olabilirdi. Neyse ben dayanabileceğim kadar dayanıyorum bu tatlı işkenceye. Sen erken uyumayı seversin bu saatte çoktan uyumuşsundur. İyi geceler şiirim. İyi geceler bensiz akşamlara prensim. İyi geceler sana, bensiz. Katilim, tatlı rüyala!

27 Kasım 2014 Perşembe

Ne olduğunu ben de bilmiyorum. Çözemedim. Nasıl bir duyguya sahip? Bir insan ancak bu kadar duygusuz olabilir. Amacı ne? Beni yerle bir etmek mi? Beni hiç mi düşünmüyor?  Biliyorum beni sevmiyor, anlıyorum. O zaman bana neden böyle içten davranıyor? Neden benim içimi eritiyor? Okullar bitince bu ilişki de bitecek. Kazıyıp atıcam onu hayatımdan. Silicem! Kararlıyım ya bu sefer. Hem göz görmeyince gönül de katlanır. Yeni bir dünya kurarım kendime, kim bilir belki başka şehirlerde. Bu şehirin her caddesi, her sokağı, her köşesi o kokuyor. Anılarımız kokuyor buram buram. Rüzgar esiyor o kokuyor. Rüzgar onu vuruyor yüzüme! Acı veriyor be bu şehir bana! Nasılsa onsuz da yaşanır. Yaşanır ya elbet. Yaşanmasa da kısmet.
Öldü sayarım ben de özlersem eğer. Bir mezar bulurum gider ağlarım başında, kouşurum saatlerce. Bana çektirdiği acıları anlatırım.
Başka heyecanlar bulurum ben de kendime, başka uğraşlar... Unuturum be elbet. Ekmeğim, suyum değil ya bu benim.
Bir bakıyorum dilime bir kaşık bal sürmüş, bir bakıyorum basmış acı biberi. Şimdi o bu günlerin tadını çıkartsın son 6 ay kaldı. İyi oynasın kuklasıyla, ipler ellerinden alınınca büyük bir boşluğa düşecek ne de olsa.
İçim gidiyor ben gidemiyorum.
Neyse.
Bu şehirden gitme  dileğiyle, mutlu kalın.
https://www.youtube.com/watch?v=mxohhIg5CvE (TEK KİŞİLİK AŞK...)

26 Kasım 2014 Çarşamba

Bu gün ilk defa telefonumu kurcaladı. Düşünebiliyor musunuz? Beni merak etti! Mesajları okurken biraz sinirlendi. Acaba kıskandı mı beni? Neden kurcaladı telefonumu? Hiç böyle şeyler yapmazdı alışkın değilim. Sürekli aşık olmadığını söylüyor, sürekli bir şey hissedemediğini söylüyor. Be adam suss! Biliyorum zaten. Neymiş efendim ilerde evlenirse seviştikten sonra uyurmuş direkt. Sikmişim senin evliliğini. Senin dünyan benim oğlum! Evlilik diyor!!! Senin arkadaşın, sırdaşın, sevdiğin, sevmediğin, evin, yuvan, okulun, kitabın... benim ulan! Ben senin her şeyinim. Bensiz kurduğun bir hayal olamaz. O hayali sana yedirtirim. Hoşuna mı gidiyor beni sinir etmek? Her buluşmamızda yol gidiyoruz sanki ilerliyoruz gibi. Çok yokuşlu, dik bir yol.
Paylaşamıyorum ben onu. Annesini çok seviyor onu bile kıskanıyorum. İstiyorum ki; benden başka kimsesi olmasın, hayatında ki tek kadın ben, tek dalı ben olayım, sığınacağı tek liman ben, çalacağı ilk kapı ben... Ben çok mu bencilim? Bu bencillik değil, aşk paylaşılmaz! Paylaşamıyorum. Biri ona yakışıklı diyince boğasım geliyor kız ya da erkek fark etmiyor. Benden başkası onu beğenmesin kimse bakmasın. Elimden gelse kapatırım eve çıkartmam dışarı.
Bu gün seviştikten sonra uzandı yanıma kalmadı, önceden hep kalkardı. Bu da bir gelişme sonuçta. Ne salağım çocuk sürekli kimseye aşık olamıyorum diyor ben hala ottan boktan kendime pay çıkartıyorum. Ne aptalım! Büyü mü yaptılar bana? Kimin ahını aldım? Eski sevgililerimden biri yapmıştır kesin!!!
Çıkarken ona yıl sonunda bir sürprizim oldğunu söyledim. Telefonumda blogger uygulamasını gösterdim çok merak etti. Tam kapıyı açarken kapattı kitledi aldı telefonu eline bakmaya çalıştı zorla aldım elinden, az kalsın görüyordu bütün sürpriz bozulacaktı. Acaba görünce ne tepki verecek? Neyse giderken ben öpüştük. Çıktım kapı kapandı. Onu hissetmek istedim dudaklarımı yaladım.
"Dudaklarımda bal yok oysa tek dilekti mutluluk!"

25 Kasım 2014 Salı

Aramızda geçen soğuk olayları bir tarafa koyup tekrar buluşmaya karar verdik. Bu sefer kapıyı vurup çıkmadım. Annesi ve babası ayrı olduğundan ve annesi genelde şehir dışında çalıştığından sürekli yalnızdı evde. Bu yüzden çok rahat oluyoruz. Evi ben gelmeden hazırlamış odasının perdeleri siyah hepsini çekmiş gece gibi olmuştu odası. Neyse gittim eve önce biraz oturduk falan elimden tuttu ayağı kaldırdı beni ellerini göğsümün üzerinde gezdirdi. Odasına geçtik "seni çok özledim" dedi. Yalan söylediğini düşündüm o an.Tenimin kokusunu özlediğini söyledi. Bu sefer boynumu öyle güzel öpüyordu ki çok farklıydı. Benim onu öpüşüm gibiydi bu öpüş.Gömleğimin düğmelerini açmaya başladı yavaş yavaş. Açarken düğmeleri göğsümden öpmeye başladı, gömleği çıkardı ve aşağı doğru tek tek öptü. Göğsümden, Göbeğimden. öperek inerken aşağı pantolonumun düğmelerini açtı ve yavaşça çıkarttı. Hızlıca onun üzerini çıkartmaya başladım. Sonra  tamamen soyunduk. Aylar sonra ona yeniden dokunmak paha biçilemezdi. Nefes alamıyordum heyecandan. O gün bizim bildiğimiz öküz gitmiş yerine bambaşka bir aam gelmişti. O kadar kibardı ki inanamıyorduum onun o olduğuna. Tabi aradan üç-dört ay geçmiş ters bir şey söylese yine kapıyı vurup gidicem sürekli alttan alıyor bu yüzden. Üzerime çıktı göz gözeydik bir elimle sırtını okşuyordum, diğer elimle yüzüne dokunuyordum. Gözlerimin içine bakarken onu içimde hissettim acı veriyordu fakat mutluydum. Belki de onun bana çektirdiği acılar bana zevk veriyordu. Nefesini tenimde hissetmeyi özlemişim. Bazen benim için beyaz atlı prens olup, bazende kanlı bıçaklı katil olmayı nasıl beceriyor anlam veremiyorum. Daha derinde daha çok  içimde hissetmek istiyorum onu. Seviştikten sonra kalkarken alnımdan öptü duş almaya gittik. oturup konuştuk daha sonra kardeşinin gelmesine yarım saat kalmıştı o kadar uzun sevişmişiz ki saatler geçmiş. O an onu tekrardan istediğimi fark ettim dizine uzanmıştım öpmeye başladım acele davranıordum kimse kucakladı beni tekrar yatağına gittik bu sefer canım daha çok yanıyor daha fazla zevk alıyordum teni tenimden ayrılsın istemiyordum. 15 dakika içerisinde toparlandık. Bakalım hikayemiz diğer buluşmamızda nasıl devam edecek?

24 Kasım 2014 Pazartesi

Dayanamadım yine aradım. Sesi çok kötü geliyordu, hastaymış. Hemen kalkıp gittim. Ateşler içinde yanıyordu; üzerini çıkarttım, soğan kaynattım, alnına ve vücuduna bezi ıslatıp koydum. Yine kimsesi yoktu yanında ben vardım. Ne annesi, ne babası, ne arkadaşları... Sadece ben. Hala nasıl değerimi anlayamıyor, anlayamıyorum. Benim ondan beklentilerim öküzün konuşması gibi. Bir öküz ne kadar insana ait duygular hissedebilir ki? Çok incitiyor beni. Bizimki papatya ile öküzün aşkı tam olarak. Başka bir tarifi yok bunun varsa söyleyin. Ona karşı beslediğim duygular o kadar içten ki ben bile bu kadar derin olduğumu bilmiyorum. Bitsin diyorum bazen, siktirsin piç yürüsün gitsin diyorum. Ama sadece bunları kendime söyleyebiliyorum sonra kendime bir tokat atıyorum nereye gitsin lan giderse ben darma duman olurum diyorum. Üç aylık ayrılığımızda bile ne hala geldim! Siktiğimin hayatı beni dönüp dolaştırım yine ona muhtaç ediyor! Öyle bir dokunuşu var ki insanın baştan çıkmaması mümkün değil. Öyle bir ses tonu var ki, öyle bir kokusu... Beni benden alıyor. Sevişmenin günah olmadığı bir dünya istiyorum. Ona karşı koymak imkansız. Sevişmek ne güzel şey Tanrı'm. Onunla aynı kazanda yanmak istiyorum cehennemde. Müslüm bir şarkısında " başka yer başka zaman sensiz ömrüm olsun" diyor ya ondan istiyorum yoksa kaldıramıyorum bu yükü artık. Ateşliyken vücuduna su koyma bahanesiyle ona dokunmak... Ahhh ona dokunmak. Dokunmak ne güzel şey. Ona dokunmak.  Hissetmek, en derinde! Onunla her seferinde son defaymış gibi sevişmek, kendimi kaybetmek istiyorum. Ahh o tarifsiz mükemmel vücudu...
Peki ya benim vücudum? Onu baştan çıkaran ne acaba bende? Sarışınlığım mı, sıkı vücudum ya da kahkahalarım...? Yoksa uzun ve ince parmaklarım, küçük ayaklarım mı? Beni çeken ne ona? Belimin inceliği, hafif balık etli oluşum mu? Ne?!!

22 Kasım 2014 Cumartesi

Konuşa konuşa buluşmaya karar verdik. Sesini bile özlemiştim. Bir insanın sesi ne kadar özlenilebilir ki? Gün geldi çattı. Yerimde duramıyorum. Heyecandan kalbimin atışı dışarıdan duyuluyor. Onun dersi benden geç bittiği için anahtarı bana verdi eve gittim ondan önce odasına girdim, eşyalarına dokundum, yatağına uzandım, yastığını kokladım... 
O geldi. Yemek hazırladım falan film izlemeye başladık. Ben başka koltuğa geçtim o başka koltuğa. Film bitince konuşmaya başladık Sertap Erener'in aşk şarkısını açtı ve bana yaklaştı kendimi tutamamaktan korktum. Vurdum kapıyı çıktım. Bana aşık olmadığını biliyorum bu şarkıyı açması çok anlamsızdı ona dayanamayacağımı bildiği için açtı. Ben de karşı koyamayacağımı bildiğim için vurdum kapıyı. Önemsemeyeceğini düşündüm nasılsa bana aşık değil. Otobüse bindim ağlıyarak, sonra aradı beni niye böyle bir şey yaptığımı sordu konuşmak istemediğimi söyledim ve kapattım. Günüm berbat geçti. Bir insan beni bin yerimden bıçaklamış ve ben kanıyorum. Yine ona kanıyorum!!! Ne aptalım Tanrı'm ! İğreniyorum kendimden. Ne kadar Utanç verici bir şey bu. Ne kadar basitim ona karşı, ne kadar zayıf... Bir sigara yaktım sanki bulutlu bir gök ciğerlerime doluştu. Aramızda ne kadar uçurumlar var bir zamanlar teni tenimden ayrılmayanla... Saçlarıma dokunuşu öldürüyor beni. Dokunma be adam benim kırılmış saçlarıma! 
O kadar mesafe vardı ki artık aramızda, saçlarıma dokunduğu için ertesi gün hemen gidip küt kestirdim uzaması için çaba harcadığım saçlarımı. 
Anladım ki canım kırılan saçlarıma dokunduğu için acımamış. Canım kırılan kalbime dokunduğu için acımış. Ne çok acımış... 

21 Kasım 2014 Cuma

4 ay önceydi. Baya büyük kavga ettik her yerden engelledim. Hiçbir şekilde konuşmadık haber almadım. Bıraktım, saldım iyice herkes kendi yoluna dedik. Ailesiyle ilgili büyük sorunları vardı annesinin  başı beladaydı. Tam üç ay sonra rüyamda gördüm ağlıyor benden yardım istiyordu. Katilim benden yardım istiyordu düşünebiliyor musunuz??? Neyse dayanamadım mesaj attım kaldırdım engeli falan "nasılsın" dedim, kötü olduğunu bile bile ondan duymak istedim. Konuşmaya devam ettik. Gayet havadan sudan Konuşurken "özledim" yazdım. O da özlemiş her halinden belliydi. 3 ay boyunca onun kokusunu unutmak için başka kokulara sarıldım, başka tenler ısıtır sandım beni ama temmuzda buz tuttuğumu hissettim ben. Bir insanın yeni bu kadar mükemmel olamaz olmamalı Tanrı'm bana bunu yapmamalısın! Boynundan omuzlarına doğru inen benleri. Esmer ve tuzlu teni... Daha fazla tarif edemiyorum Tanrı'm! Ben bu işkenceyi çekecek ne yaptım? Bu kadar karşı koyulmaz bir vücudu neden benim karşıma çıkardın? Ahh benim kimselere anlatamadığım kanlı hikayemin prensi seni ve tenini çok özledim!

9 Haziran 2014 Pazartesi

Bu sefer bana biraz daha bağlı. Her kavgamızdan, her ayrılığımızdan sonra birbirimize daha çok kenetleniyoruz. Biz kopamıyoruz. Neden böyleyiz anlamıyorum. Birlikte olduğumuz her an sanki kırlardayız sanki her zaman hava güneşli bizim için. İçimiz kıpır kıpır bizim! Oturduğum yerde tuhaf tuhaf gülümsüyorum öpüşleri geliyor aklıma gözlerimi açmak istemiyorum. Tanrıya şükür ediyorum aşık olduğum için. Karşılıksız da olsa yine de ona aşık olduğum için binlerce şükür ediyorum. İyi ki tanımışım. Sonu yok biliyorum bunun biliyorum. Sabrediyorum sadece her şey güzel olacak buna inanmak istiyorum. Dua ediyorum. Bazen ona lanet ediyorum ama iyi ki girmiş hayatıma. Ben onunla büyüdüm, ilkim o benim.

4 Haziran 2014 Çarşamba

O attığım mesajdan sonra barıştık. Demiştim size bu son olamaz diye. Çok özlediğini söyledi ben de yelkenler hemen suya indir, Allah'ım ne salak bir insanım. Babası gile gittik dün dizlerine uzandım saçlarımla oynadı kolyemi atmamış getirecekmiş unutmuş çok mutlu oldum ama hiç çaktırmadım. Bana papatya alacakmış çiçekçi yokmuş gelirken. Düşünsenize bana papatya alacakmış... Papatya benim en sevdiğim çiçektir benim gibi kırılgan... Öptü beni, ellerini vücudumda gezdirdi... Bir adamın teninin sıcaklığı özlenir mii??? Ben özledim! Seviştik saatlerce. Sonra göğüsüne uzandım sarıldı bana. Anladım o an biz bir kan davasıyız, kapanmayız. Hayaller kurduk yine gerçekleşmeyeceğini bile bile. Ne yapmalıyım bilmiyorum. Kurtulamıyorum ondan. Deniyorum olmuyor. Vücudumdan bir parça gibi ayıramıyorum onu kendimden. Vazgeçemiyorum, tek vazgeçilmezim benim. Artık ailesinden beni bilmeyen yok babası lakap bile taktı sarı kız diyor. Mahallelerine girdiğimiz an herkes biliyor bizi. Umutla bekliyorum ben ya, umudum var.  Biliyorum bir gün bana aşık olacak. Vazgeçmicem ondan. O kadar yaşanmışlığımız var, ilkim o benim. Bu sevişmeler, öpüşmeler, koklaşmalar bitmicek. Bizim kavgalarımız, ağlamalarım ve aşkım da bitmeyecek. Ben biliyorum bitmeyecek.
Sonu yok...

31 Mayıs 2014 Cumartesi

"Artık içip içip yazmayacağım sana söz veriyorum bu son hatta artık içmicem çünkü içince yazma isteği duyuyorum beynim başka hareket ediyor. Keşke söylemeseydim dedim bugün ilk defa çünkü çok özlediğimi hissettim bittiğinden beri ilk defa ağladım kitlenmiştim. Annem hayatım boyunca ilk defa bana bu kadar şevkatli yaklaştı bana saçlarımı okşadı neyin var dedi cevap veremedim. Önceden canım acıyınca hep sana gelirdim şimdi gidecek kimsem yok sen benim en büyük sırdaşımdın öncelikle ne bilim rahatlıyordum yanında. Seninleyken olmuyor sensiz hiç olmuyor. Sana gel bile diyemiyorum ama mal gibi bekliyorum bu resmen ölüden göt istemek gibi bir şey. Şu ana kadar istediğim her şeye sahip olduğum için bu durumum. Bu yaşadıklarımızı başkasıyla yaşayacağını düşünüp deliriyorum. Neden bu kadar içim acıyor bilmiyorum geçeceğini biliyorum ya da bilmiyorum. Eğer sen mutluysan bilemem ama ben çok mutsuzum. Neyse. Bana yaşattığını kimse sana yaşatmasın.
Sen kaldıramazsın." diye mesaj attım ağlayıp içiyorum. 
Bir film gibiydi, kısa bir film. Bitti. Ne çok hayallerimiz vardı. İçimde bir buz kitlesi var sanki donuyor içim, hissetmiyorum. Karşısına çıkacak gücüm yok. Sanki hayatındaki bütün yük bendim hafiflemiş gibi.
Sanki ben omuzlarımda dünyanın yükünü taşıyorum. Eziliyorum. Unutmuş gibi, ben unutamıyorum.
Keşkeler ezberliyorum sürekli. Keşke söylemeseydim bunları, keşke bitirmeseydim, keşke hiç başlamasaydım...
Ağlasam rahatlayacağım aslında ama diyorum ya dondum işte. Bir daha mesaj atma dedi bana içime oturdu. Onca yaşanmışlık varken bu ağır laflar niye? Hiç mi hatır yok? Beni hiç  merak etmiyor mu acaba? Ben onu çok merak ediyorum. Kolyeyi ve ayıcığı attım dedi acaba gerçekten attı mı? Yaşadıklarımız ölümsüz olsun diye yazıyorum ben o ise içine sıçıyor. Kalpsiz bir adamdan durmuş beni sevmesini bekliyorum benim ki resmen ölüden göt istemek! Ahh benim yarım, ahh benim eksik kalan parçam; bu soğukluk, bu mesafe niye be esmerim? Özledim diye mesaj atsam koşa koşa gelirsin biliyorum ama ya o bende ki gurur?
Önümde bir şişe şarap ve bir kadeh var düşünüyorum. Seni düşünüyorum. Nasıl toparlayabilirim onu düşünüyorum. Zaman diyorlar ya zaman geçtikçe ben seni daha çok özlüyorum.
Neyse katilim ben sana gel demeden kalk gel ben burada bekliyorum. Hem gelirsen şarap da var. Katilim eğer gelirsen içeriz, sarhoş oluruz ve birazda sevişiriz.

24 Mayıs 2014 Cumartesi

Pişmanım, onu kaybettim. Ne olursa olsun gelmeyecek o günlerimiz. Her gün görüyorum onu karşılaşmamak için elimden geleni yapıyorum. Okumam gereken onca kitap ve bir o kadarda izlemem gereken film var. Halim yok. Şarkı dinleyemiyorum, beni intihara sürüklüyor. Ne oldu bana?  Bana yardım edecek kimse yok mu? Kimseye anlatamıyorum ben bu derdimi. Kime anlatsam boş ver diyor, kısa cümleler kurup çok yardımcı olduklarını sanıyorlar. İçimdekileri kusmak istiyorum, bağırmak, ağlamak istiyorum. Değişmek istiyorum, yepyeni bir ben olmak istiyorum. Mümkün mü bu? Bir adam beni bu kadar değiştiremez. Değiştirmemeli. Başımı taşıyorum bazen, düşüncelerim çok ağır geliyor. Yoruluyorum, hayat beni çok yoruyor. Bazen göz kapaklarımı hareket ettirmek bile gelmiyor içimden. Önceleri canım yandığında hep ona giderdim, şimdi canım öncekilerden daha çok yanıyor ve gidecek kimsem yok. Anladım ki benim ondan başka kimsem yokmuş. Başımı yaslayacağım tek şey onun omuzuymuş. Tutunacağım tek dal o. Kaybettim ben her şeyimi. Onu kaybettim. Hayat beni sıfırla çarptı. Biliyorum o bir gün dönecek ama çok geç olacak. Ben kendime yeni bir hayat kurmuş olacağım. Benim bugünkü pişmanlığımı o da yaşasın. O en büyük şansını kaybeti hayatının geri kalan kısmında bu kadar çok sevilmeyecek, haberi yok.
Şimdi sadece içmek istiyorum.

23 Mayıs 2014 Cuma

Dün gece bütün cesaretimi topladım ve içimden ne geçiyorsa yazdım ona. Bütün duygularımı yazdım. Ağladım zırladım. Onunla bir daha görüşmek istemediğimi söyledim. Evet ona hem deli gibi aşık olduğumu hem de bir daha görüşmek istemediğimi söyledim. İkimiz içinde iyi olacağını söyledim. Şaşırdı, onunla yaşadıklarımı başkasıyla yaşamamı istemediğini söyledi. Aşık olabilseydim sana aşık olurdum dedi bana. O an iki damla yaş döküldü gözlerimden. Gerisi hep boğazımda düğüm... Öldüm! Katilimin elleri kanlı şimdi. Öldürdü beni. Onunda üzüldüğünü düşünüyorum. Bunca yaşananlar kolay unutulamaz. Zamanla geçeceğine inanıyorum. Hayatımın en güzel yaşındayım 17 yaşındayım. En güzel çağımda unutamayacağım anlar yaşattığı için ona çok teşekkür ederim. Şunu bilin ki bu hikaye burada bitmedi. Birbirimize yeniden döneceğiz biz. Bu bir yas mı bilemiyorum ama yaşadığım söylenilemez. Onun sevgisinden hiçbir beklentim yok. Sanki bütün şarkılar ve şiirler benim için yazılmış. Ağlamıyorum, çünkü ölüler ağlayamaz. Hissizim, hafiflemiş gibiyim. Rahatladım, üzerimden sanki tonlarca yük kalktı. Zor ama ben gelirim üstesinden. Bu ilk bitiş değil ki bizim ilişkimizin neler neler atlattık. Bu kadar emek boşa mıydı? Sokaktaki it kadar yalnız hissediyorum. Bedenimden bir parçaydı sanki koparıp attığım. Ellerimi nereye koyacağımı bilemiyorum şimdi. En azından onu yaşadığımı düşünüp rahatlıyorum. Gözlerimi kapatamıyorum gitmiyor bir türlü yaşananlar gözlerimin önünden, rüzgar essin istemiyorum kokusu geliyor. Ne de güneş ısıtsın tenimi, teninin sıcaklığı geliyor aklıma. Rüya gibiydi yaşadıklarımız ben baş rolde prensesi oynadım, o bıçağı kanlı katili.
Beni öldürdü ve uyandım...

22 Mayıs 2014 Perşembe

Zerrelerine kadar aşık olduğum adam. Sana bugüne kadar söylemek istediğim her şey şimdi boğazımda düğüm. Ben senin için seviştiğin kızdan başka bir şey değilim. Ben bütün benliğimi sana adadım. Sana bir kez olsun sevdiğimi söyleyemedim. Seni sonuna kadar yaşamak istiyorum. Ne hissettiğimi bilmeni istiyorum. Cesaretimi toplayıp seni tamamen kaybetme ya da tamamen kazanma riskini nasıl göze alabilirim?  Beni öldürüyorsun ve haberin yok. Acılarımı ağlayarak dindiremiyorum. Yanındayken mutlu gibi görünsem de canım en çok o zaman acıyor. Ahh Esmerim! Senin gülüşüne ömrümü veririm. Sürekli hayalimdeki seni anlatmaktan yoruldum insanlara. Buralardan gidip seni görmemek istiyorum. Göz görmeyince gönül katlanır derler ya hani belki ben de o zaman sensizliğe dayanırım. Seni her gördüğümde acı çekiyorum. Kalbime bıçaklar saplanıyor. Bu benim sana söyleyemediğim kaçıncı mektubum bilmiyorum ama bildiğim tek şey SENİ SEVİYORUM.

19 Mayıs 2014 Pazartesi

İkimizinde canı sıkkındı birkaç şişe bira alıp onlara gittik, biraz içtik. Hafif çakır keyif oldum, bünyem zayıf hemen sarhoş olurum. Beni kucakladı odasına götürdü öptü, ben gözlerimi kapattım o beni öptü... O kadar güzel öpüyordu ki alkolden değil öpüşünden sarhoş oldum. Uzandık, sarıldı bana. Seviştik... Nefsi boynuma çarptıkça ben kendimden geçiyordum. Biraz doldu gözlerim arkamı döndüm sarıldı bana. Ağladığımı görmesin diye döndüm arkamı ona. Sarıldı sırtımdan öptü. Kalktı bir sigara yaktı, sigarası olmak istedim beni içine çeksin içinde ciğerlerinde dolaşayım istedim. Banyoya girdi, kapının önüne oturdum vücuduna değen su damlacıklarının sesini dinledim. Odasına geçtim çürük vişne kokulu parfümünü kokladım, sıktım biraz üzerime. Saçlarım bozulmuştu banyodan çıkınca saçlarımı yaptık birlikte, makyajımı yaptık. Sonra yemek yedik. Mutfağı dağıtmıştı toparladık. Bir an onunla aynı evde yaşadığımı hayal ettim ne güzel anlaşıyoruz dedim. Sonra dalga geçtim evli gibiyiz diye oda belki oda olur dedi. Neden sürekli laf atıyor bu konuyla ilgili bizim bir geleceğimiz yok. Ne başı belli bu ilişkinin ne de sonu. Birbirimize verdiğimiz yeminlerimiz yok, güzel sözlerimiz yok ama neden bu kadar bağlıyız birbirimize? Aklım almıyor.

18 Mayıs 2014 Pazar

Gülüşü... Pek gülümsemez, gülünce de bahar gelir. O güler ben onu izlerim, boynundaki benleri, omuzları, boğazı... İzler izler hayallere dalarım. O bir güler ben bin ölürüm. Ölüyorum Tanrımm! Bana yardım edecek kimse yok, tek başıma da kalkamıyorum bu yükün altından. Biri bana yardım etsin. Tutsun elimden, unuttursun bana onu. Gerçekten onu yaşamak istemiyorum artık bana çok acı veriyor. Ben onu unutmak istiyorum artık. Her gece onu hayal ediyorum yanımda sarıldığımı, öptüğümü... Canımı acıttığının farkı da mı acaba? Biliyor mu bu kadar acı çektiğimi, hissediyor mu? İzin vermiyor unutmama tam kurtuldum derken özledim diyor dayanamıyorum. Zamana bırakıyorum daha çok yanıyor canım. Kimseye karşı içimde bir kıpırtı hissedemiyorum. Kalbim yok sanki. Ben böyle değildim her gün birine aşık olurdum, günlük ilişkiler yaşardım. Eski benliğimi özlüyorum. Neşemi, gülüşlerimi özlüyorum. Bu ben olamam kendimi 40 yaşında menepoza girmiş bir kadın gibi hissediyorum. Oysa ben henüz 17 yaşında sarışın,  uzun boylu, çekici.. Her erkeğin sahip olmak isteyeceği bir kızım. Beni kaybetmekten korkmuyor mu? Ben onu kaybetmekten çok korkuyorum. Ölmekten çok onu kaybetmekten korkuyorum.

17 Mayıs 2014 Cumartesi

İlk kez dışarıda baş başa buluştuğumuz yere gittim bugün. Oturdum banka gölü izledim, rüzgar vurdu yüzüme, kavakların seslerini dinledim. Gözlerimi kapattım ilerde mutlu olduğumuzu hayal ettim. Gözlerimi açtığımda gerçek tüm sertliğiyle yüzüme vuruyordu. Ağladım, kimse yoktu beni teselli edecek. Bağıra bağıra, hıçkıra hıçkıra ağladım. Akşama kadar sadece düşündüm ona aşık olduğumu söyliyecektim nereden inceysen artık oradan kopmalıydı. Sonra ya aramıza mesafe girerse diye düşündüm vazgeçtim. Ona bir daha dokunamamaktan korktum. Duygularımın karşılıksız çıkmasından korktum. Ben onun yanında daha heyecandan konuşmayı beceremezken nasıl sevdiğimi söyleyebilirdim? Sürekli ben aşık olamam deyip kendini aktan soğutuyor ne yapmaya çalışıyor anlamıyorum. Korkuyorum birgün başkasına aşık olacak diye. Elimden bir şey gelmiyor. Sadece onu kaybetmek istemiyorum. Hem hayallerimi süsleyen prensim, hem de beni öldüren bir katil o. Ben daha onu nereye koyacağımı bilmiyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Çaresizlik beni öldürüyor. Deli gibi ağladım o akşam sokakta rimelim aktı herkes bana deliymişim gibi baktı. Kimse umurumda değildi, olamazdı. Kalbim ağrıyor...

16 Mayıs 2014 Cuma

Yatakta karşılıklı oturduk. Öptü beni, ellerini vücudumda gezdirdi. Kalbim o kadar hızlı çarpıyordu ki gömleğim hareket ediyordu, yavaşça gömleğimin düğmelerini açtı ve göğüsümden öptü. Öldüm, sanki o an kalp krizi geçiriyordum. Tarif edilemez bir duygu anlatamıyorum. Boynumdan öptü, boynundan öptüm. uzandı sarıldı bana arkamdan sırtımı öptü. Kollarının arasında kayboldum. Seviştik ve uyuduk. Onun kollarının arasındayken  dünya duruyor, işte huzur diyorum, bütün ömrümü orada geçirebilirim. Boynuma çarpan nefesi,teninin sıcaklığı... Bunları düşünüyorum ve cehennemde sonsuza dek yanmayı göze alıyorum. Tarifi olmayan bir duyguyla aşığım ona. Her zerresini hissetmek istiyorum, sürekli yanımda olsun ,sürekli nefesini hissetmek istiyorum... Onunla ilgili her an hafızamda. Unutamıyorum, imkansız ben onunla her anımı dolu dolu yaşıyorum. Onu yaşamak istiyorum günahıyla sevabıyla. Katilim için yanmaya hazırım. Yanıyorum...

15 Mayıs 2014 Perşembe

Sevililer gününde ondan hiçbir şey beklemiyordum. Sevgili değildik. Buluştuk o gün ama sevgililer günü kasıtıyla değildi. Bana çocukluk oyuncağını hediye etti ona çok değer verirmiş zaten pek oyuncağı da yokmuş çocukken. Nasıl mutlu oldum anlatamam, düşünmüş beni. Sarıldım öptüm. Sonra bir sigara yaktı, ilerde çocuklarımızın olacağıyla ilgili hayal kurdu. Bizim hep birlikte yaşayacağımı düşünürdü. Dalga mı geçiyor acaba benimle hissettiklerimi biliyor da sanki bunları kasıtlı olarak yapıyor gibi. Canım acıyor anlamıyor mu? Sevişirken hayal kuruyorum sürekli bana aşık olduğunu düşünüyorum. Her öpüşüm ayrı heyecan onu. Doyamıyorum ona. Sürekli beni korumaya çalışıyor beni sahipleniyor ne yapmaya çalışıyor? Ben günlerce kendimi odama kapatıp yataktan çıkmıyorum yemek yemiyorum, süreki ağlıyorum. Penceremden yağan yağmuru izliyorum bana verdiği oyuncakla. Gözlerim bozuldu ağlamatan. Yastığım, yorganım ıslak göz yaşlarından. Ben odamda ölüyorum haberi yok. Beni her öpüşünde ölüyorum. Yutkunamıyorum adı geçince. Uzaklaşmak istiyorum beceremiyorum, mesajlarına cevap vermek istemiyorum ama ışık hızında yazıyorum. Ne yapsam kopamıyorum bana o kadar acı çektiriyor yine de onu bırakamıyorum. Şimdi odamda pencere açık rüzgar esiyor ben onu düşünüyorum, üşüyorum...

14 Mayıs 2014 Çarşamba

Okulda bizim sevgili olduğumuz hakkında dedikodular çıkmış. Bayağı açıldı aramız bilinmesini istemiyorduk ikimizde. Dedikodular dağılsın diye okuldan bir kızla yakınlaştı. Deliriyorum tanrım onu başka bir kızla konuşurken görünce çıldırıyorum! Kalbimi acıtıyor, hep söylerlerdi inanmazdım bir kalp nasıl acıyabilirdi? İnanmazdım. Yastığı yüzüme bastırarak ağlıyorum geceleri. Onunla sevişmek bile yetmiyor bana, daha yakınımda istiyorum. Bana ölümden daha yakın olsun istiyorum. Fotoğraflarına bakıp uyuya kalmak istemiyorum. Her sabaha onunla uyanmak istiyorum, kollarında... Uyurken bile bana hep dokunur, dokunmadan uyuyamaz. Sarılır, öper omuzumdan. Öldüğümü görmüyor mu? Duam kabul olsun artık tanrım! Neden cesaret gösterip ben bu adamı seviyorum ve biz bu adamla düzenli olarak sevişiyoruz diyemiyorum kimseye? Onu tanıdım tanıyalı yolumu kaybettim. Ben böyle değildim çok yorgunum, önceleri bitmek bilmeyen enerjim vardı. Ortalığı inleten kahkahalarım vardı benim, ben neden unuttum gülmeyi? Bu gece sana açtım ellerimi ve ağlayarak dua ediyorum, Tanrım ya al bu canımı ya da dindir bu yangınımı!

Görüşmeyeli uzun zaman olmuştu 2 hafta kadar. Buluşacaktık, kalbim küt küt çarpıyor böyle deli gibi. Asansörde birkaç komşusu gördü bizi nasıl utandım. Eve girdik, o banyoya girdi ben de ona yemek hazırladım. Banyodan çıkınca yanına çağırdı yerde melekli bir bileklik bulmuş kopmuş falan meleği görünce aklına ben gelmişim almış hemen tamir etmiş onu taktı bana. Kopup duruyordu sürekli bende kolye yaptım daha sonra onu. O kolye benim için dünyanın en değerli kolyesi. Hala boynuma taşırım kolay kolay çıkartmam. Beni ne zaman öpse o kolyenin üzerinden öper önce göğüslerimin üzeri, sonra boynum dudaklarım derken sarhoş oluyorum hatırlamıyorum gerisini.Bazen düşünüyorum o da beni sevmese neden bu kadar ilgi göstersin ki bana diye ama cevap bulamıyorum. Tesadüfen bu yazıları okusa ne yapar acaba çok merak ediyorum. Bir gün bunları okutacak olursam ona sonra öldürürüm kendimi utancımdan, yüzüne bakamam. Tek istediğim başkasına aşık olmasın, benimde olmasın. Dizlerimde uyutacağım onu bir gün saatlerce yüzüne bakıcam, boynundaki benlerini izlicem, kirpiklerinin dizilişini ezberlicem. O bir gün benim olacak. Ben beklicem.

13 Mayıs 2014 Salı

  Ahh benim geçmek bilmeyen hevesim... Sana bu kadar aşık olduğumu anlamayacak kadar kör müsün, yoksa salağa mı yatıyorsun? Sevişirken kokunu içime çekiyorum be adam ben, insan oradan anlar! Kaç kere söylemek istedim fakat beceremedim. Nasıl söyleyebilirim sana seni sevdiğimi? Sen kimseye aşık olamayacağını, kimseye ısınamadığını söylerken ben sana bunu nasıl söyleyebilirim? Bir kere bana ben aşık olsaydım sana aşık olurdum dedin ya benim ayaklarım yere basmadı. Sevişirken bile uzaksın bana. Ruhum sığmıyor artık bedenime acı veriyor bana çıkmıyor bir türlü içimdeki zindandan. Bir kere olsun beni sevdiğini söylemeni isterdim, gerçekten içinden gelerek sadece bir kere. Sürekli evleneceğimizi söyliyor ve ben bu konuyu saptırıyorum evlenmeyeceğimizi bir gün yollarımızın ayrılacağını söylüyorum. Peşimde o kadar erkek varken neden o çirkin anlamıyorum, anlam veremiyorum. İliklerimde hissedebiliyorum sevgimi.  Ona yanacağız dedim birlikte cayır cayır yanacağız, işlediğimiz büyük günah değer mi dedim. Varsn hem bu dünyada hem cehennemde yanalım ama seninle yanayım dedi. Ben zaten senin her dokunuşunda yanıyorum alev alev. İçim kanıyor resmen, bana gülüyor bazen öperken sarılıyorum daha da içimde hissetmek istiyorum onu. Bir gün aldım elime doldurdum ilaçları evde kimse yok düşündüm hergün acı çekmektense iç hapları kurtul, tam o sırada mesaj attı "özledim" yazmış gelde öl şimdi. Sen ölebilir miydin? Ben ölemedim, çünkü; ölürsem onu öpemeyeceğim, onu başkası öpecek. Eğer ben ölürsem o başkasıyla sevişecek. Sırf bunun için yaşıyorum ben.

12 Mayıs 2014 Pazartesi

Bir gün ben yine katilimin evine gittim duştan çıkmasını bekliyorum. Önceden telefonunu hep masanın üzerine koyardı, banyoya götürdü. Telefonunun çaldığını duydum fakat açmadı. Telefon ısrarla çalmaya devam etti açmadı. Otobüse bindik gidiyoruz dayanamadım sordum kim o dedim geçiştirdi beni. Bizim belli başlı kurallarımız vardı; sevgili değildik fakat arkadaşta değildik birbirimize bağlanmayacak idik  ama hayatımıza başkalarını da almayacaktık sadece ikimiz olacaktık. Daha sonra öğrendim ki o ısrarla çalan telefon sevgilisinin imiş. Sevgilisi varmış!
Bunu öğrendiğim an sanki kalbime bir kurşun saplandı. İşte o zaman beni ilk kez öldürdü. Bana hiçbir şey demeden çekti gitti, bitti. Başlamayan bir şey nasıl biter ki doğrusu bu. Ben kendimi kandırmışım, alışmışım ona. Allah'ım ben ne safmışım? O bana dokunurken sanki içimde kelebekler uçuşuyordu. Kokusunu, sesini, nefesini, kalp ritmini, yüzünün çizgilerini, kirpiklerinin dizilişini ve hatta boynundaki benlerin yerlerini ezberlediğim adam bana bu acıyı nasıl yaşatabilirdi? Bu kadar vicdansız mıydı? Ne kadar da yanlış tanımışım onu. Onun bu habersizce gidişinin ardından tam 3 gün sadece çikolata yedim ve sadece su içtim, ağladım o kadar çok ağladım ki kapaklarımda yaralar çıktı. Üçüncü günün sonunda kustum ve tam 14 saat boyunca uyudum annemin zoruyla birkaç lokma yemek yedim. Nasıl birden tersine döndü her şey? Ne eksiklik yaşattım? Günlerce böyle saçma sapan sorular sordum kendime. Okula gitmedim. Aradan bir kaç hafta geçti toparladım kendimi gözyaşlarım boğazımda düğüm yaptım, hiç acı çekmemiş gayet umursamaz bir tavırla hayatıma devam ettim. Karşısına hiçbir zaman bitik bir halde çıkmadım. 1 ay sonra bana mesaj attı kızla ayrılmışlar yumuşamadım düşünsenize katiliniz sizi çok özlediğini söylüyor ne kadar korkunçç!  Çok ısrar etti buluşmak istediğini söyledi. Kıramadım zaten deli gibi özlemişim o kadar çok özlemişim ki her  gece dua ediyorum rüyamda görmek için. Neyse bindik o kızı sordum geçici bir şey kendinle onu bir tutma dedi. Tek açıklaman bu olmaz dedim. Otobüsün içinde tartıştık en azından giderken bir şey söylemeni bekledim dedi. Ben senden gitmedim dedi bana. İndik, sanki gök delinmiş deli gibi yağmur yağıyor Adana'nın en işlek caddesinde bağırarak kavga ettik herkes bize baktı sonra ben deli gibi ağladım sarıldı bana, kokladı, öptü.. Babası gile gittik üzerimizi fön makinesiyle kuruttuk. Bana bizim ilişkimizin ne kadar yıpransa da hepsinden farklı olacağını söyledi. Kandım ona, inanmak istedim bu yalana. Yağmur yağıyordu ve biz seviştik. Uzun uzun seviştik sonra sarıldı bana uyuduk birkaç saat. Boynundan öptüm onu, göğüsünden öptüm, sırtından öptüm... O uyudu ben ona bakıp hayaller kurdum. Saatlerce hayaller kurdum! Uyandığında sarılarak sorunlarımızı konuştuk. Beni sevdiğini hissediyordum ama bunu dile getirmedi zaten bende dile getirmesini beklememiştim ondan hiçbir zamanda beklemedim. Sürekli ben ona aşık olmadığımı söyledim. Sürekli yalan söyledim ona. Katilime aşığım ben, bana zarar veren canımı acıtan adama aşığım. Deli gibi aşığım! Her sevişmemizden sonra eve gidip saatlerce ağlayacak kadar aşığım!  Yağmur yağıyor açıyorum bencereyi soğuk yüzüme vuruyor, ciğerlerime...  Fakat dinmiyor içimdeki yangınım. 
Sizin prensinizin beyaz atı var, benimkinin kanlı bıçağı!
Her  şeyden önce iki sırdaştık. Yaşadıklarımızı söylemedik kimseye, gizli bir aşktı. Kaçamak bakışıyorduk, gizli gizli uzaktan... Aslında biz hiç sevgili olmadık onunla, olamadık. Ne zaman konuşsak kavga ediyorduk. Kavgalarımız bile güzel. Birkaç gün sonra tekrar buluştuk. Bana bu sefer  biraz daha yakınlaştı. O bana dokundukça ben eridim. O nasıl bir his tarif edemiyorum, kelimeler yetersiz kalıyor. Uzandık bunun yatağına sarıldı bana. Kokladı, öptü... Beni sevdiğini hissettim bir an. Biz birbirimize hiç sevdiğimizi söylemedik. Hissettik, dile getiremedik. Biz hep korktuk birbirimizden, çekindik. Bana sarılırken iki damla göz yaşı döktüm, fark etmedi. Göz yaşımı içime akıtamadıım belkide içim doldu. 

11 Mayıs 2014 Pazar

Onlara gidip makarna yapacağıma söz verdim. Anlaştık okul çıkışı önce bize gittik, ben üzerimi falan değiştirdim. Otobüste giderken elimi tuttu bir an kalbim ışık hızından daha hızlı çarpmaya başladı. O ne mükemmel bir andı Tanrım? O an Tanrı'ya milyonlarca kez şükür ettim bana o anı yaşattığı için. Eve gittik makarna yapmadım evde makarna yoktu. Bizde bisküvi meyve suyu falan yedik. Zayıf bir kızdım kilo aldığımı ve çok yakıştığını söyledi. Salona geçtik televizyonu açtı, bir müzik kanalına geçti birlikte şarkı söyledik dans ettik. Bir an sarıldı bana. Kucağına aldı döndürdü sonra koltuğa oturduk dudaklarıma baktı, baktı, baktı... Gözlerime... Beni öptü. O beni öptü ya dünya durdu. Beynim sanki işlevini durdurdu, ellerimi nereye koyacağımı bilemedim ben de yüzüne koydum. Katilim beni öpüyordu ve ben mutluluktan uçuyordum. Bir insan katiliyle öpüşmekten ne kadar keyif alabilir ki? Tanrım ben deliriyor muyum? İlk defa nefesini bu kadar yakın hissetmiştim. Çürük vişne kokulu bir parfümü vardı. Yüzü, o boynundaki benleri.. Bütün çizgilerini ezberlemiştim. Gülerken yüzünde hangi çizgiler beliriyor onu bile ezberlemiştim. Ben aşık olacak ne günah işlemiştim Tanrım? Neden bana bu acıyı çektiriyorsun? Sorularıma neden yanıt bulamıyorum? Bana dokundu diye 2 gün banyo yapmadım kokusu gitmesin diye dudaklarımı yıkamadım tadı gitmesin diye. Gözlerimi kapattığım her an o anı yaşıyordum sanki. O anı hayal ettikçe sanki havada onun kokusu esiyordu, rüzgar ıslıklarını onun ses tonuyla çalıyordu sanki. Tanrım sen bana yardı et, ben deliriyorum.

9 Mayıs 2014 Cuma

Okulun ilk günüydü lise 2. sınıfa başlıyorduk. Onu daha önce hiç görmemiştim, adını bile duymamıştım. İlk gördüğümde katilimin onun olacağını anlamıştım. Elim, ayaklarım,dilim birbirine dolandı. Ne yapacağımı bilemedim. Bana gelip selam verdi, tatilde bana mesaj atmış ve ben onu terslemişim hatırlamadım bile onu. O gün onunla kavga ettik. Bir anlık nefret ettim. Eve geldiğimde saatlerce onu düşündüm. Geçici bir şey olacağını düşündüm. Ben kendimi biliyorum çünkü; şıp sevdi biriyim, ayran gönüllüyüm, nerede yakışıklı bir çocuk görsem aşık olurum ona. Aradan bir kaç gün geçti gece bana mesaj attı "Polonya'ya gidiyorum istediğin bir şey var mı?".
Çok uzun süre kalacağını düşündüm ama bir hafta kalacakmış. Allah'ım o bir hafta bana bir ömür gibi geldi. Sağımda arıyorum yok, soluma bakıyorum yok... Gelince sınıfta bir süre birlikte oturduk. Bir adamın sesi ezberlenir mi? Ben ezberledim. her harfi vurgulayışını, tonunu... Kokusunu kazıdım burnumun direklerine. O yüzüme üflerken nefesini, ben içime çektim. Biz onunla hiçbir zaman yakın arkadaş olmadık, olamadık. Arkadaş olduk ama aramızda hep bir mesafe vardı. Birbirimize bakarken kaçırdığımız gözlerimiz vardı.
Halimiz böyleyken ben de umutlandım, bir gün olur da belki bana açılır diye. Hep bana, beni sevdiğini söylediğini hayal ettim. Haftalarca, aylarca bekledim. 
Bekliyorum...

8 Mayıs 2014 Perşembe

Onu ilk gördüğümde bunun bir felaket olacağını bütün kalbimle hissettim. Bu bir cinayetti ve ben bile bile beni öldürmesine izin verdim. Bu hikaye en başından beri kalbime acı veriyordu. Henüz sonunu bilmediğim bir hikayeyi yaşıyorum ama biliyorum. Evet, hikayemin sonunu biliyorum... Başı neyse sonu da öyle olacak. Sonu kötü olacak. Ben size bu hikayemde zamanın ilaç olmadığını, zamanın kalbinizi yaran bir bıçak olduğunu anlatacağım. Ben size bu hikayemde küçücük kalbi olan bir adamın nasıl bir kızı öldürdüğünü anlatacağım. Bu hikaye küçük bir kızın göz yaşlarıyla dolu. Bu hikaye küçük bir kızın umutlarıyla, bekleyişleriyle dolu.