Powered By Blogger

30 Aralık 2014 Salı

Buluşmadan önce kararlaştırdık daha ileriye gidecektik, daha çok şey yaşayacaktık ne bilim duş falan alacaktık işte birlikte. Olmadı. Nasıl sinir oldum. Yorgunsan buluşmicaz ya da sevişmicez arkadaşım. Beş dakikada bitti, böyle heyecan mı olur?!! Bambaşka olsun diğerlerinden farklı olsun istedikçe basitleşiyor, o basitleştiriyor. Neymiş yorgunmuş, geçen gece çok içmiş, futbol oynamış, her tarafı ağrıyormuş... Birlikte evden çıkarken yine iç içe girdik kavga ettik. Olaysız günümüz geçse dişimi kıracam zaten. 
Bugün okuldan çıkışta Leyzan'ın abisi ameliyat olmuştu hastaneye gittik. Allahım hastaneye bir girdim karşıdan biri bize doğru yürüyor. O nasıl bir yürüyüşşşşşşş!!????? Siyah ceket, boynunda mavi bir fular, siyah botlar, boy pos desen 187 falan. O an oraya niye geldiğimizi şaşırdım. Leyzan'ın kuzeniymiş "ben arabayı getiriyorum iniyorlar" dedi. Demekki bizim gittiğimiz hastanede ameliyat edememişler başka hastaneye sevk ediyorlarmış. Arabasını getirdi neyse biz de bindik durağa götürecekti bizi de. Yolda gelene kadar çocuğu izledim, ceketiyle fularını arkaya uzattı, güneş gözlüklerini taktı.. Heyyytt dedim çok sexii :DD::d:d Eridim ya çok karizmatikti. O an anladım ki başkaları için heyecanlanıyorsam bizim hikaye bitmiş demektir. Benim için bitmiş de haberim yokmuş.  Ve canım yanmıyor, belki de alıştı bünyem acıya. Demek ki zamanla soğuyormuş insan. Kim senin gibi olur bilemem, hakkını yemek istmem. Belki dokunduğum kimse senin gibi olmayacak ama artık soğudum prensim.

28 Aralık 2014 Pazar

Teninin sıcaklığını özledim prensim.. Bir aydır sevişmiyoruz. Farklı şeyler istiyorum artık, daha heyecanlı şeyler, unutamayacağımız anlar, iz bırakacak şeyler yaşayalım istiyorum. Yetmiyor bunlar, zaten hep ben senden çok daha fazlasını istiyorum ama cesaret edemiyorum. Resmen delilik bu yaptığımız ama zaten aşkı aklı başında olan insanlar yaşamaz. Artık sana dur demicem, kendimi sana bırakıyorum. Tadını çıkaralım artık, zamanımız az. Bu yıldan sonra belki de bir daha karşılaşmayacağız bile.Vay bee böyle bitecekmiş demek.
Bugün doğum günün, söyleyecek bir şey bulamıyorum ki. Seni anlatacak bir söz bulamıyorum. Hayatıma girmenin mutluluğunu anlatacak, sana olan sevgimi, var oluşunu, gülüşünü, bakışını... Seni anlatacak ne bir söz, ne de bir kelime var artık. Ne desem az kalıyor yanında. Artık bitmesini tüm kalbimle istiyorum. Tükendim artık. Ne bir söz kaldı, ne de ben.
Seni saklarım, saklayabildiğim kadar. İki yıldır içimde büyütüyorum bunları, kimseye de anlatamıyorum. Gelip sana da dökemem ya içimi. Bu sır beni boğuyor artık. Seni de sıkmıyor mu? Ben senden önce hiç bu kadar canımın acıdığını hatırlamıyorum. Acıtır mı bilemem başkası, senden sonra. Belki dalga geçersin bunu okurken "salağa bak ne yazmış be", "alt tarafı sevişiyorduk ne abartmış amk." falan ne bilim biri bana böyle bir şey yazsa belki bende dalgaya vururdum.
Belki seninde karşına birgün bir durakta, kütüphanede, markette belki de bir caddede yüreğini ağzına getiren biri çıkar. İşte ozaman onun peşinden git. Pişman olma hiçbir şeyden ne düşünüyorsan yap saçma olur falan diye geçiştirme hayat böyle güzel. Umarım birgün benim ne hissettiğimi anlarsın, yıllar sonra olsa bile. Yürüdüğümüz yollardan geçerken beni hatırla, başını yastığına koyduğun da ben geleyim aklına bir kerede yıllar sonra olsa bile. Güzel hatırla beni.
Çok teşekkür ederim. Bana sayılı olan günlerde sonsuz mutluluğu verdin.

26 Aralık 2014 Cuma

İki gün sonra doğum günün prensim. İyi ki doğdun da keşke karşılaşmasaydık ya da karşılaşsak bile böyle olmasaydı keşke. O değilde iyi ki tanıdım seni, hayatın ne olduğunu öğrendim, büyüdüm belki de. Beni büyüttün. İyi ki tanıştık da ben şu küçük kız triplerinden çıktım, lan iyi ki girdin hayatıma valla bak ne kadar üzsen de, siklemesen de iyi ki tanıştık. Neyse çok şımarma alt tarafı doğum günün iyi ki doğdun işte.
O instagramdaki kız kim lan beni katil mi edecen sen beni. Oruspu çocukluğu yapma! (annene lafım yok. Zaten oruspu çocukluğu ruhtadır. ruhun oruspu çocuğu yani ailenle ilgisi yok! Beni okulda arkaya çekiyon cilveleşiyoz oynaşıyoz sonra gidiyon başka kızlarla fotoğraf atıyon. Oğlum bak delik deşik ederim beni kıskançlık krizlerine sokma! Deli oldum bak. Neyse amk niye kıskanıyorum banane, bitecek zaten. Sıkıntıya gerek yok. Ama bir daha görmeyim bak sikerim belanı.
Bıraktım ya artık, saldım seni, valla siklemiyecem seni oğlum, götünü çok kaldırdım ben senin. Senin götün yer çekimine karşı koyamıyor artık. Tuhaf oldun, kodun bozuldu be. Azıcık vaktimiz kalmış şurda zaten sınav zıkkımı yüzünden çok görüşemiyoruz, bir de piçlik yapma!
Pazatesiyi büyük bir heyecanla bekliyorum, aslında çekiniyorum biraz ama olsun artık ya salıcam kendimi. Sana ait olmak istiyorum artık tamamiyle. Sanki bana ilk defa dokunacakmışsın gibi heyecanlıyım. Sadece biraz daha derinlere ineceğiz ama ne bilim heyecanlanıyourm. Bir iz kalsın istiyorum, büyük bir iz, belki de bir leke. Ne olursa olsun senden olsun. Seninle bağları kopardığımız dönemde Fındık Burunlu'yla çıkmıştım ya işte o hayatımın en büyük hatasıydı. Senden sonra beni öpen tek kişi o ne bilim kendimden iğreniyorum. Keşke zamanı geriye alabilsem.

24 Aralık 2014 Çarşamba

Çok özür dilerim. Binlerce kez özür dilerim ama buna mecburdum. Başımı başkasının omzuna koymaya mecburdum. Soğumalıyım artık senden. Sadece başımı omzuna koydum ama ne bileyim sanki kirlendim. Kendimden iğrendim bir an. Bu çocuktan yara bandı diye söz edim. Belki benim derin yaralarımı sarar. Çok iyi bir insan, ne bileyim tuhaf biraz. Sana çok benziyor, belki de beni çeken bu. Rüyamda bile seni aldattığımı görüyorum. Uyanınca kendimden utandım ya. Bu kadar bilinç altıma işlememeli bu durum. Numaramı vermedim o çocuğa, hiçbir sosyal hesaptan eklemedim. Saçlarıma dokundu bugün o. Geri çektim kendimi. Kendimi iğrenç hissediyorum. Ne yapacağımı bilmiyorum. Sen beni arafta bırakıyorsun. Arafta kalmak ne demek sen bilir misin? Çaresiz kalmak? Ne yapacağını bilememek? Kasıklarıma bıçaklar saplanıyor sanki o kadar acı çekiyorum. Bu yazıları okuyan biri geçen gün yazdı bana "Derde kalacaksın, kuruyup gideceksinbu çocuk yüzünden." dedi. Ne diyeceğimi bilemedim. Haklıydı belki de, belki de bu yüzden sustum. Gün geçtikçe zamanımız azalıyor ve ben deliriyorum. Senin aklına gelmiyor mu biteceği? Kal diyemiyorum. Gururumu siktirip attım, daha fazla küçülemem gözünde biliyorum ama kal da diyemiyorum artık.
On beş yıl sonrasını hayal et şimdi. Güzel bir işin var hayal ettiğin gibi avukat olmuşsun. Her zamanki gibi çok şıksın jilet gibi takım elbise. Hatta açık mavi gömlek giymişsin, lacivert tonları pantolon, kahverengi kemer ve ayakkabı, şık bir de saat. (Sana mavi çok yakışıyor.)  Ben de avukat olmuşum ikimizde bayağı kariyer sahibiyiz bende siyah kalem eteğimi giymişim üzerine bordo gömlek, altına da stiletto ayakkabı saçlarımı aşağıdam dağınık topuz yapmışım falan... İkimiz bir iş yemeğinde karşılaşıyoruz ne yapardın? Yıllar sonra ikimiz de hayatımıza güzel yönler vermişken, yıllarca hiç görüşmemişken aniden çıksam karşına ne yaparsın? Bende her şey başa döner. Hele de bir elini cebine koyup yürüsen biterim ben. Beni ikinci kez öldürürsün. Yine belli etmem dimdik dururum karşında. Ama bil ki bu karşılaşma benim hayatta en çok korktuğum şeylerden biri.
Lütfen yıllar sonra bir yerde karşılaşmayalım.

23 Aralık 2014 Salı

Bambaşka bir insan oldum. Ne bilim uzaklaştım herkesten. Senden bile. Babamla bile bir aydır konuşmuyorum. Mesela sigaraya başladım. Ne beni umursuyor birileri ne de ben birilerini. Hissetmiyorum galiba artık. Ne seni ne de bir başkasını, sorun burada aşık olamamam değil artık hissetmemem. Ne bir vicdan, ne bir üzüntü, sevinç, özlem... Hiçbir şey hissedemiyorum. Korkuyorum bazen bu halimden. Düşünsene nötr bir insan oldum artık. Kaybedecek hiçbir şeyim kalmadı. Hevesimi aldım belki de her şeyden. Bunlar hep içime atmaktan belki de. Bilemiyorum bunların hepsini okur musun, okursan ne hissedersin? Artık benim içimden hiçbir şey gelmiyor. Adın hangi konuda geçerse geçsin gözlerim doluyor hemen. Aklıma yaşadıklarımız geliyor, aramızda soğukluk yok şu aralar ama ne bilim tuhaf bir haldeyim. Bugün dershaneden bir çocukla bir bankta oturduk akşam. Sürekli çikolata falan alıyor bana ne bilim iyi vakit geçiriyoruz, bankta otururken başını omzuma koydu bir an sen geldin aklıma kalktım hemen toparlandım. Sen benim hiçbir şeyimsin. Sevgili desen değil, arkadaş hiç değil. Ama ne bileyim başkası dokununca bana kendimi iyi hissetmiyorum. Başkasının eli tenime değince bıçakla kesiyorlar hissine kapılıyorum. Sen de dokununca heyecanlanmıyorum eskisi kadar tuhaf işte ne bileyim.
Umutla beklediğim yarınlarım yok artık, ailemin bile arkamda durduğundan şüpheliyim artık, şimdi sen de gidiyorsun tamamen tek kalıcam. Gerçi ne zaman geldin ki? Hiç olmadın ki gidesin. Herkesten uzaklaştım. İyi mi yapıyorum? Ben bile bilmiyorum ne yaptığımı. Belki de delilik bu. Sen olmicaksın artık bu kesin bunları okuduktan sonra ama yerine kimi koyarım, kim senin gibi olabilir onu da bilemem. Kiminle bir daha o anları yaşayabilirim ki? Kime dokunabilirim sana dokunduğum gibi? Beni senden fazla seven çıkar elbet ama bil ki annenden başka seni benim gibi karşılıksız seven çıkmaz. Öyle gelişi güzel bitiyoruz ki biz. Ne bilim bu benim küçük ve aptalca olan dünyamda romantik komedi filmi gibi. Bu da bizim filmimiz prensim.
Günlerce yataktan çıkasım gelmiyor, yemeklerin tadı hep aynı geliyor sanki. Güneş bile gri sanki. Hep gitmek istiyorum ama olmuyor. Bu yazıları sana vermeyi ilk düşündüğümde kitap haline getirdikten sonra en arka sayfasına boş sayfalar bırakıp "hikayemizin sonunu sen tamamla prensim" yazmayı düşünüyordum fark ettim ki zaten bu bir son. Senden bana tamamlamamış biçimde vermeni hayal ettim "bitmesin" demeni istedim hep. Ama bu çok bencilce olur, bitmeli. Artık senin hayatından da çıkmalıyım. Ayak bağı olmamalıyım mesela artık sana. Artık hayatlarımızın şekilleneceği bir döneme giriyoruz. Biliyorum senin ileride bensiz bir hayat istediğini. Bazen ben bile katlanamıyorum bana. Haklısın. O yüzden böyle olmalı.
En çok boynunu özlicem. Keşke bana boynunu sonsuza dek ödünç verebilsen. Sonra ellerin, ne bilim ellerin çok şefkatli mesela. Sonra yumuk gözlerin var mesela. Peki ya omuzların tarif bile edemiyorum başımı yasladığımda ki o eşsiz huzuru. Sabaha kadar sayabilirim ama sen sıkılırsın.
Ama senin özleyeceğin onda bile şüpheliyim 250 gram şeyden başka bir şey değil.

21 Aralık 2014 Pazar


Deliriyorum galiba. Ayrılık düşüncesi beni bitiriyor. Sayılı aylarımız kaldı şunun şurasında. Kimseyi yerine koyamam ki ben. Hani hep bitsin istiyorum ya, yalan ha o. Peşine dolanıp o nereye gitse oraya mı gitsem? Yoksa kader beni nereye sürüklerse oraya mı? Hiçbir şekilde tat alamıyorum hayattan. Bir insan yanındayken bile özleniyorsa, aramıza kilometreler girerse ne yaparım  ben?
İyi ki yaşadım seni. Hiçbir şeyden pişman değilim. Sana dokunmak, seninle konuşmak, seninle kavga etmek ne bilim her şey güzeldi işte. Gidemiyorum be adam senden. Sağım solumu tutmuyor, bitiremiyorum seni.  Kendimi kaybettim belkide?
Şimdi bir bankta oturuyorum, rüzgar vuruyor yüzüme, hava da soğuk. Seni hissediyorum sanki. Soğuk bıçak etkisi yaratıyor tenimde, tıpkı senin sevgin gibi. Keşke beni biraz anlasaydın. Bu yazdıklarımı okurken ne düşüneceksin bilmiyorum ama sakın nefret etme benden. Yüzüne söyleyemediğim her şey burada gizli. Ama bil ki ilk günkü gibi heyecanlanmıyorum, soğudum belki de. Sadece üzülüyorum. Kendime üzülüyorum, bir erkeğin yerle bir etmesine üzülüyorum.
Sana yanımda kal, beni bırakma diyemem. Bu bencillik olur, sen de çok zor günler geçirdin senin de bensiz de olsa mutlu bir hayat yaşamanı isterim.
Sen benim ilerde tebessümle hatırlayacağım en güzel anımsın. Sen benim 17 yaşımsın. Tek isteğim bu anımıza çamur bulaşmaması, benden nefret etmemen, beni de kendinden nefret ettirmemen. Ne de olsa anılar kalır, insanlar değil.

11 Aralık 2014 Perşembe

Geçen gün fındık burunluyla buluştuk. Öptü beni kavga ederken o an esmerime, katilime, prensime ihanet ettiğimi düşündüm ama sonuçta sevgili değiliz. Ne bileyim ondan başkasının bana dokunması ağır geldi, afalladım bir an. Onuda sevgilisi var zaten o da ne yaptığını bilemedi herhalde bir an. Eve geldim dudaklarımı yıkadım tükürdüm. Bir daha böyle bir şey olmayacak diye söz verdim kendime. Fındık burunluyla da konuştuk artık o yoluna ben yoluma.
Ağlamaktan şişmiş gözlerimle kalkıp okula gittim ertesi gün okulda bir çocuk var benden hoşlandığıı söyledi tam karşımızda da esmerim bakıyor uzaktan. Çocuğa hiçbir şey demeden kalktım yanından arkamdan seslendi bakmadım. Esmerime gidip seni çok özledim dedim. Ondan başkasıyla olmaz çünkü. Kafamı kesmek istiyorum yemin ederim.
Ne biçim bir yangın bu? Yeter artık eridim bittim hala canım yanıyor. Resmen küllerim acıyor. Ne yapim? İçim acıyor. Ne yaptığımı ben de bilmiyorum artık.

8 Aralık 2014 Pazartesi

Eskisi gibi hissedemiyorum onu. Kendime sığınacak başka limanlar arıyorum belkide ondandır. Ama eski tadını vermiyor artık bana. Dün eski sevgilimden ayrıldığıma o kadar çok pişman oldum ki. Beni seven, bana değer veren birini bıraktım. Hemde beni siklemeyen biri için. Artık giderse durdurmam onu. Siktirsin gitsin, gidene yol yakışır. Çabalamicam artık yoruldum benimde. Belki de sevmiyorum artık ne bileyim soğudum ondan. Karşılıksız olduğu için belkide, sürekli yol gitmeye çalıştığımdan fakat bir santim bile gidememekten yoruldum belkide. O yazmayana kadar yazmicam mesela artık ona, ne bilim bugün ilk defa gözlerinin içine bakmadım konuşurken.
Hep mutsuzum bu aralar. En sevdiğim iki arkadaşımla aram bozuk. Kimse siklemiyor lan beni. 3 gündür serumla besleniyorum okula gidiyorum kimse takmıyor beni. Söyleyin ben hak ediyor muyum bunları. Herkes ayrı bir kafada amk sikerim böyle hayatı. Komaya girene kadar içmek istiyorum. Aslında ne kadar bıksam da şimdi kalk gel dese uçarak giderim. Arasa saatlerce konuşurum. Ama yoruldum bende. Gücüm yok artık eskisi gibi, kimse kusura bakmasın. Fındık burunluya geri mi dönsem diyorum bazen. Vazçebilsem bir ahh bırakıp gidecem ama ahh bir bırakıp gidebilsem. Sanki ayaklarımı bağlamışlar, yanındayken dilim tutuluyor düşündüklerimi söyleyemiyorum. Kendimi yeni uçmayı öğrenen kuşlar gibi hissediyorum tam uçucam patt yere yapışıyorum. Ama olacak deneye deneye. Mecburum daha yuvada kalmaya ama az kaldı ben de uçup giderim elbet birgün. Gidersem eğer dönmek istemem artık. Ahh bir çözse şu ayaklarımdaki zinciri hayat siktir olup gideceğim bende.
Üzülür mü dersiniz? Bence umursamaz. Umursamaz çünkü,  insan sevmediği birini neden umursasın ki? Zaten sevmesin beni bundan sonra. Her şeyden bıkmışken sevmesin beni. Kimseye anlatamıyorum onu, paylaşamıyorum yaşadıklarımızı. Kime gidip anlatayım?
Dün gibi aklımda bana ilk gülümsemesi. Ne kadar kaybolmuşum ben onda. O beni boğacak kadar derin bir denizmiş anlayamadım, ölene kadar tabi.
Ben her gün birgün bu şehirden gitme umuduyla uyanıyorum. Bir tek ondan değil, herkesten gitmek istiyorum. Belkide kaçmak bu. Ailemden, arkadaşlarımdan. senden, kendimden. Evet belkide kendimden kaçıyorum aslında ben. Zaten insan en çokta kendinden kaçarmış. Yaptığım hatalardan, yaşadığım bu hayattan kaçıyorum.
En kısa zamanda yeni bir hayat kurma dileğiyle...

7 Aralık 2014 Pazar

Gitmemişşşşş! Yaşasınnn, gitmemiş. Düşünün gitmemiş o kızın doğum gününe. Acaba ben tirip attığım için mi gitmedi? Yok be kesin başka işi vardı ondan gitmemiştir. Sonuç olarak gitmemiş. Ya nasıl mutlu oldum anlatamam. O ecem falliğine kraliçem demişti vay dümbük ne kadar üzdü beni. Beter olsun Allah'ım sürünsün! Nasıl ağlattı o piç beni! Antalya'yı araştırıyorum şu an. Seneye inşallah Antalya da yaşıyor olacağım. İnşallahhh! Haziran ayında yapılacaklar listesi:
1. Mezuniyete bomba gibi gitmek.
2. Mezuniyette hayatımı mahfeden kişiyle öpüşmek.
3. Hazırlayacağım bu kitabı vermek.
4. Kitapla birlikte ona yol vermek.
5. Yavaştan eşyalarımı toplamak.
6. Biten sınavların ardından büyük bir depresyona girmek.
7. Bir süre telefondan uzak durup, aranmak.
8. Antalya için alışveriş.
9. Günlerce ağlamak.
10. Tatil sonu bu şehirden siktir olup gitmek.
11. Yeni hayat.
Bundan sonra herkes kendi yoluna bakar. Belki bu evreyi atlatmak zor olmayacak ama başaracağım.
Kimse vazgeçilmez değildir. Kendini hint kumaşı falan sanmasın çünkü, ipeğin bile çakması var artık. Sen benim için Chanel ruj kadar değerli değilsin.
Yeni baştan doğma zamanı geldi. Beni öldürüyorsun. Dediğim gibi şimdi yeniden doğma zamanı.
Kim kimi kullanıyor görelim bakalım.
Hayallerim var artık, sensiz.

5 Aralık 2014 Cuma

Olur mu dersiniz? O ve ben? Olmaz ya. Ruhsuzun teki. İlk gördüğümde benim olacak demiştim. Şu an bedenen ona sahibim. Peki ya ruhu? İsterdim ki diğer erkekler gibi peşimde dolansın, bıktırsın. Nasıl bir taktik lan bu? Harbi iyi ama. Geçen sene okuldan bir sürtüğün doğum günü vardı bana gitmeyeceğini söyledi, neyse bu siktir olup gitti o doğum gününe orada falliğin biriyle tanışmışlar sevgili falan olmuşlar çok ağlamıştım falan. Yine okuldan aynı falliğin doğum günü bizimkini yine çağırdılar bu sefer giderse susup oturmicam sikecem belasını piçin. Bu ne lan beyfendi gitsin canı isteyince gelir. Sikerim böyle işi. Gözüm kara artık yakarım bütün köprüleri, acımam kendime artık! Bu sefer başka artık. İki oruspu yüzünden hayatım sikiliyor resmen. Bende onların hayatını siker alt üst ederim. Blogu yayınlarım okulda bütün ortalık karışır. İsterse bizim deli kız bu kara çocuktan hamile diye dedikodu çıkartsınlar umrum duymaz. Ben onu elde etmeye çalıştıkça kaçıyor benden. Daha ne yapim lan? En iyisi siktir etmek. Yürüsün gitsin en iyisi böyle ikimiz içinde. Yorulan, üzülen, seven hep ben. Hep ben düzene sokuyorum bizi o raydan çıkartıyor. Nekadar kızıp sinirlensemde olmaz ki onsuz. Kaybeden ben oluyorum çünkü o beni hiç umursamıyor. Ağlayan, günlerce yemek yemeyen ya da ölümüne yemek yiyen, dip boyam gelip kuaföre gitmeye üşenen, ojelerimi yenilemeye halim kalmayan, evde haftalarca çıkmayan, okulda devamsızlığı tavan yapan, notmalrı düşen, ağlamaktan gözleri şişen, geceleri uyuyamayan ya da günlerce uyuyan... Hep ben. Onun sikinde değil çünkü bunlar. Üzülen bir kere de sen ol be adam! Benim bu inadımmm! Ya olmuyor işte vazgeç diyorum kendime keçi inadı işte olacak diyor. Nah olacak. 
Onun başkasıyla olma düşüncesi bile beni çıldırtıyor. Kafamda saniyede milyon tane işkence kuruyorum. Mutluluğumu çaldı o benim. 17 yaşımı çaldı benden. En güzel günlerimi çaldı. Ne getirir ki o günleri geri. Ne dua etmek, ne de ağlamak! Kabullenemiyorum bu yenilgiyi! Benim olmuyor diyemiyorum kendime. Artık hayal kuramıyorum onunla. Belki de artık pes ediyorum.

3 Aralık 2014 Çarşamba

Peki ya ben? Her gün eriyen, biten, ölen ben!
Belki bilse bunları beni anlar.
Ya gel birlikte bir hayat kuralım, ya da siktir git. Bence gelmelisin. Senin ve benim hayatım. Düşünebiliyor musun? Bizim hayatımız... Hayat kısa, çok kısa. Yarın ne olacağımız belli değilken neden bu işkence? Korkuyorum, erken bitecek hikayemiz diye.
Bazen dur aptal diyorum kendime, yazma onu bu kadar. Bir bakıyorum dönüp arkama, benim hayatım o. Her anım o benim. Ondan ne kadar nefret etsem de kin tutamıyorum. Belki her gün göz yaşlarımla içimi yıkadığım içindir.
Ben... Ellerim. Benim bu buz kesmiş ellerim ısıtmanı istiyor. Sen benim ellerimi tutarsan benim ruhum ısınır. Maksat burada ellerimi ısıtman değil, bana dokunman. Dokun bana. Aslında karar veremedim şu an beni yakıyor mu, donduruyor mu yoksa? Tek bildiğim bana şuurumu kaybettiriyor.
Zaman çözer mi peki bunu prensim? Hayır, katilim demeliydim!
İyi olmam için ölmem gerek. Zaman çözmüyor! Hem ne demiş şair "Zaman ilaç mıdır, yoksa kalbini yavaşça yaran yoran bir bıçak mıdır?" Sizce zaman nedir?
Zaman geçmek bilmeyen bir lanet!
Kim derdi ki benim bu hallere düşeceğimi? Kimse inanmaz anlatsam bunları benim hissettiğime. Belki uzaktan gayet mutlu, hissiz biri görünüyorum. İçim gidiyor benim. Sesini duyunca, yüzünü, ellerini görünce... Ben geçiyorum kendimden. Bana dokunduğu an evet şu an ölebilirim diyorum. Kollarında son nefesimi verebilirim! Ben aşık mıyım yoksa bağımlı mı? Uyuşturucu gibi buluyorum onu. Bana zarar verdiği halde bırakamıyorum.
Neyse, ellerimi tut prensim.
Göğe bakalım!
https://www.youtube.com/watch?v=bRrsXXPwFFc

1 Aralık 2014 Pazartesi

Ona her gün görmek. Bakmak değil, görmek. Ben onu görüyorum. Bakmakla görmek aynı şey değil kesinlikle. Ben onun içindeki saf, mutsuz, duygusal çocuğu görüyorum. Nasıl tarif edebilirim ki onu? Yardım et sen bana Allah'ım!
Biraz ellerinden söz etmek istiyorum. Benim ellerimi içine alınca, benim ellerim kayboluyor. Uzun parmakları var. O kadar yorgun ki ruhu gibi. O elleri nasıl güzel dokunuyor, o parmakları...
Peki ya gülüşü? Yanaklarının etrafında çıkan o çizgilere kurban olurum. Çapkın gülüşü galiba onunki, gülmekle ciddi gülmemek iç içe. Zaten pek gülmez. O gülünce dünyam durur ama benim. Gülüşlerine kandım zaten ben. Tebessümü... Onu anlatabilirim saatlerce. Geniş omuzlarını, uzun boynunu, ayaklarını, benlerini, saçlarını tarayışlarını, kokusunu... Onun her santimini saatlerce anlatabilirim. Delirdim belkide.
Sesi... Beni benden alan o sesi. Ahh o sesii!
Şiir gibi. Allah'ın benim için yazmış olduğu bir şiir sanki. O kadar imge ve söz sanatlarıyla dolu ki, çok ağır anlayamıyorum. Zor, çok zor!
Nasıl vazgeçebilirim? Vazgeçilebilir mi? Böylesine çekici bir vücuda karşı koyabilir miyim?
Bir insan, bir insanın her şeyi olabilir mi? Katilim, prensim, şiirim... Bazen abim, bazen sırdaşım, bazen sevgilim, bazen düşmanım... Her şeyim!
Bunu okurken ne hissedecek acaba? Belki kızacaksın bana, belki beni dövmek için kapıma dayanacaksın, belki de çok küçük bir ihtimal güzel şeyler hissedersin. Hani sen ruhsuzsun ya, hani hep öyle diyorsun ya sen. Güzel şeyler hissetmelisin be adam. Bütün bunlar senin için yazıldı, bütün bu çaba sana. Bu sana hayatın boyunca verilebilen en anlamlı hediye olsun istiyorum. Hediyeleri seversin sen. Keşke beni de bir hediye olarak görseydin, beni de çok sevseydin mesela.
Mesela en büyük hobin saçlarımla oynamak olabilirdi. Neyse ben dayanabileceğim kadar dayanıyorum bu tatlı işkenceye. Sen erken uyumayı seversin bu saatte çoktan uyumuşsundur. İyi geceler şiirim. İyi geceler bensiz akşamlara prensim. İyi geceler sana, bensiz. Katilim, tatlı rüyala!