
Umutla beklediğim yarınlarım yok artık, ailemin bile arkamda durduğundan şüpheliyim artık, şimdi sen de gidiyorsun tamamen tek kalıcam. Gerçi ne zaman geldin ki? Hiç olmadın ki gidesin. Herkesten uzaklaştım. İyi mi yapıyorum? Ben bile bilmiyorum ne yaptığımı. Belki de delilik bu. Sen olmicaksın artık bu kesin bunları okuduktan sonra ama yerine kimi koyarım, kim senin gibi olabilir onu da bilemem. Kiminle bir daha o anları yaşayabilirim ki? Kime dokunabilirim sana dokunduğum gibi? Beni senden fazla seven çıkar elbet ama bil ki annenden başka seni benim gibi karşılıksız seven çıkmaz. Öyle gelişi güzel bitiyoruz ki biz. Ne bilim bu benim küçük ve aptalca olan dünyamda romantik komedi filmi gibi. Bu da bizim filmimiz prensim.
Günlerce yataktan çıkasım gelmiyor, yemeklerin tadı hep aynı geliyor sanki. Güneş bile gri sanki. Hep gitmek istiyorum ama olmuyor. Bu yazıları sana vermeyi ilk düşündüğümde kitap haline getirdikten sonra en arka sayfasına boş sayfalar bırakıp "hikayemizin sonunu sen tamamla prensim" yazmayı düşünüyordum fark ettim ki zaten bu bir son. Senden bana tamamlamamış biçimde vermeni hayal ettim "bitmesin" demeni istedim hep. Ama bu çok bencilce olur, bitmeli. Artık senin hayatından da çıkmalıyım. Ayak bağı olmamalıyım mesela artık sana. Artık hayatlarımızın şekilleneceği bir döneme giriyoruz. Biliyorum senin ileride bensiz bir hayat istediğini. Bazen ben bile katlanamıyorum bana. Haklısın. O yüzden böyle olmalı.
En çok boynunu özlicem. Keşke bana boynunu sonsuza dek ödünç verebilsen. Sonra ellerin, ne bilim ellerin çok şefkatli mesela. Sonra yumuk gözlerin var mesela. Peki ya omuzların tarif bile edemiyorum başımı yasladığımda ki o eşsiz huzuru. Sabaha kadar sayabilirim ama sen sıkılırsın.
Ama senin özleyeceğin onda bile şüpheliyim 250 gram şeyden başka bir şey değil.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder